Virüs korkusu ve cinsel yaşam!
Genel olarak korku ve kaygılar cinsel yaşamı olumsuz etkiler.
Çift terapilerinde‘’kadın ve erkek cinsel sorunlarında’’ karşımıza çıkan şey aslında tamamen budur.
Gizli veya aşikar korkular, ilişkiye dair kaygılar, suçluluk hissi, bazen öfke ilişkiyi sabote edip bir şekilde cinsel sorunlar meydana gelir.
Kişiler sorun yaşadıkça değersizlik duyguları artar. Değersizlik duygusu yaşayanlar eşini de değersizleştirir.
Ya birbirini suçlama temelli kavgalar başlar veyahut kaçınma eşliğinde uzak durmalar ortaya çıkar.
Kaldı ki artık korona günlerindeyiz ve herkes mecburen evde eşiyle, sorunlar da gün yüzünde...
İlişkide kaçarak hasır altı olan tüm konular artık elini beline koyup pis pis gülmekte ve çiftlere “hadi şimdi de kaçın bakalım’’ diye meydan okumakta..
Kaygının ve korkunun baskın olduğu dönemlerde insan ruhu kaçış arar.
En iyi kaçış da hastalıktır.
Bunun adı bazen depresyondur.
Çünkü depresyon da bir savunma mekanizmasıdır.
Ruhsal yönden tıkanmış insanın bedensel tepkisidir.
Yani cinsel sorunlar yaşayan birçok çifte aynı zamanda depresyondadır diyebiliriz.
İlişkilerde yabancılaşmaya kadar giden ve adı konmayan korku, kaygı, endişe, öfke, suçluluk gibi duygularının ana temel kaynağına “yakınlık, yakınlaşma korkusu’’ diyoruz.
Yakınlık korkusu yaşayan çiftler kavga eder ve bir şekilde uzak yaşar.
Çünkü uzak yaşamak için eşle kavgaya, sorunlara ihtiyaç vardır.
Bu tamamen çocukluk dönemi travmasıdır.
Çocukluk döneminde anne-babaya karşı güven zedelenmişse kayda geçer.
Bu kayıt yetişkinlikte ilişkiye, eşe tepki olarak yansır ve çiftler niye yaptığını da bilmez.
Sebepsiz bir tahammülsüzlük, alınganlık yaşanır ve eşle çatışılır.
Bunu ortadan kaldırmak için öncelikle bedensel yakınlığı arttırmak gerekir.
Çünkü cinsel yaşam evliliğin sigortasıdır.
Bedenen uzak çiftler, zamanla ve hızla duygusal olarak da uzaklaşır.
Cinsellik de ihtiyaç yerine görev olarak yaşanmaya başlar.
Ve işleri daha da zora sokar.
Bu sebeple bedensel yakınlık, cinsel ilişkiden önce istenilendir.
Yan yana oturmak, sık sık dokunmak, birlikte yatmak, masaj yaparak bedensel dokunmaları arttırmak, beraber banyo yapmak bir ilişkinin sıhhati için küçümsenmeyecek kadar önemlidir.
Çünkü her bir dokunuş çift arasındaki güveni ve sevgiyi tazeler.
Beraberinde cinsel ilişkiyi besler ve güçlendirir.
Bu beceri, aslında cinselliği vajina penis birlikteliğinden çıkarmaktır.
Eğer cinsellik sadece penis vajina birlikteliği olsaydı birçok çift boşanmaz veya cinsel sorun yaşamazdı.
Cinsellik, beden eşliğinde ruhun birleşmesidir.
Bedenin ve ruhun dinçliğidir. Sağlıklı ilişkilere baktığımızda çiftlerin birbirine verdiği güven, doğallık ve sakinliği dikkat çeker.
Bu çiftlerin gözlerinin içinin güldüğünü ve canlılıkları, yaşam enerjisi çok barizdir, dikkat de çekerler.
İşte bunun temelinde dokunmak ve dokunmanın gücünü fark etmek, cinsel yaşamı önemsemek vardır.
Ruhların kopuk olduğu evliliklerde dokunma yoktur ve bir süre sonra “cinsel problemler’’ çifti meşgul eder.
Bize cinsel sorunlar sebebiyle başvuran çiftlere baktığımızda bedenen koptuklarına şahit oluyoruz.
Korona günlerinde evde sorunları ile baş başa kalmış çiftlere önerimiz kesinlikle yakınlaşmaları ve “yakınlık korkularını’’ yenmeleridir.
Bugüne kadar sosyal yaşam eşlerin birbirinden kaçmaları için iyi bir bahaneydi.
Artık bedensel yakınlaşmayla sevgiyi ve güveni tazelemek gerekir.
Çünkü bedensel temas olmadan güven ve sevgi farkedilmez.
Güven, sevgi olmadan da eşler beden ve ruhlarını gerçek anlamda birbirlerine teslim edemez.
Bu sebeple ısrarla “önce dokunmak’’ diyorum.
Korona günlerinin eşleri yakınlaştırması dileğiyle..
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.