AYŞEGÜL TÜTEN

AYŞEGÜL TÜTEN

Ötekinden Düşmanlar Oluşturma...

A+A-

İnsanlık tarihi ötekileştirme, kendinden olmayanı dışlama, kötü gösterme daha ileri giderek yok etme örnekleriyle doludur. Güncel, gündemden düşmeyen bir ifade olan İslamofobi de yakın tarihte bunun en bariz örneklerinden biridir. İslam ve Müslüman karşıtı her türlü peşin hüküm ve yargıları içeren, ırkçı, ayrımcı söylem ve eylemler diyebileceğimiz İslamofobi; Müslümanların toplumdan dışlanması, aşağılanması, her alanda ayrımcılığa tabi tutulması, fiziki ve sözlü şiddete maruz kalması gibi faaliyetleri içerir. Bireysel bir korku olmaktan ziyade İslam ve Müslümanlar hakkında toplumsal ve küresel bir kaygıyı işaret eder daha çok ve çoğu batılı ülkede konjonktürel değil, yapısal bir durumdur İslamofobi.

Zenofobi ve homofobi gibi kelimelerden mülhem ortaya çıkan ifade 1900'lü yıllarda dillendirilmeye başlandı. "İslam korkusu" anlamı taşıyan kelimenin bugünkü popüleritesini kazanmasında 11 Eylül saldırısının ve Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" makalesinde İslam'ı Batı için potansiyel düşman olarak lanse etmesinin etkisi büyüktür.

Dünya genelinde yaygınlaştırılmaya çalışılan bu tutum Batı'da özellikle bazı ülkelerde bir hayli taraftar bulmuştur. İslamofobi aslında sadece Müslümanları ilgilendiren bir konu değildir. Çünkü temelinde faşizm yatar, çünkü temelinde düşünce özgürlüğünü hiçe saymak, sizin gibi düşünmeyenlere saygı duymamak yatar ve gün gelir bir şekilde ucu herkese dokunur. Özgürlükler kısıtlanmaya başlandığı vakit insanlık bundan nasibini muhakkak alır.

İslamofobi kaçınılmaz bir şekilde küresel sorun halini almaktadır her geçen gün. Sistematik olarak kurumsallaştırılıp dünya siyaseti için kullanışlı bir malzeme haline getirilmektedir.

İslam düşmanlığı ve Müslüman karşıtlığı kimi bölgelerde ciddi boyutlara vardı. Bu gerek şiddet içeren provakatif eylemler, gerekse asimilasyon şeklinde baş gösterirken, İslam ülkeleri ne yazık ki tepki göstermekte pasif ve yetersiz kalıyor. Hiçbir tedhiş hareketinde bulunmamış Müslümanlar da İslamofobinin kurbanı olurken bu siyasi kutuplaşmalardan zaman içerisinde Avrupa da zarar görecektir. 

İslamofobik yasalara mukabil İslam coğrafyası daha sistemli, koordineli tepki göstermek zorundadır. Bunun için medya en etkili güçtür, alternatif anayasalar hazırlayıp sunmak, insan hakları temsilcilerini harekete geçirmek, düşünce ve ifade özgürlüğü vurgusunu daha etkili dillendirmek, yapılması gereken eylemlerden bazılarıdır.

İslamofobi daha güncel daha moda bir tabir olmakla birlikte "İslam düşmanlığı" tarihsel yanı olan köklü ve sistemli bir olgudur. Batı-İslam ilişkisi tarih boyunca korku ve düşmanlık üzerine temellendirilmiştir. Daha çok Osmanlı özelinde vücut bulan Türk tehlikesi (Türk fobisi), apokaliptik düşman olarak görülmüş ve bu kadim düşmanlık nesilden nesile aktarılarak modern zamana taşınmıştır. 

İslamofobi'yi "kültürel ırkçılık" olarak nitelendirmemiz için tarih boyunca sergilenen faşist ve militarist tavırlar sebep olarak gösterilebilir. 

Batı tarihinde İslam'ın "Kılıç Dini" olarak bilinmesi de Avrupalıların bilinçaltına, Müslümanların "uzak diyarların düşmanları" olarak kazınmasına yetmiştir. Popüler kültür, sinema filmleri ve kitlesel medya da bu korku ve nefreti çoğaltmada, günümüze taşımada aktif olarak kullanılır.

Böylece nefretten beslenen zihinlerde, fundamentalist ve militan olarak nitelendirilen bir "Öteki düşman" üretilir. Bu düşmanlık kasıtlı bir şekilde pompalanır ve canlı tutulmaya çalışılır. Bu hezeyanlarla mücadele etmek sadece Müslümanların değil insaf ehli, özgürlükçü, dünya barışı yanlısı her birey ve kurumun da tartışılmaz görevidir.

Yeryüzünde vuku bulan kaç terörist faaliyet Müslüman kimlikli insanlarca yapılmıştır ya da Müslümanlar dışında kaç terörist faaliyette bulunan kişi ya da grup dinsel mensubiyetlerine vurgu yapılarak anılır? Hristiyan terörü ya da Yahudi terörü ifadelerine neden hiç rastlamayız?

Birçok siyasi çıkışın temelinde günah keçisi olarak gösterilen İslam ve Müslüman düşmanlığı yer almaktadır. Radikalleşmeyi ve terörizmi islamla bağdaştırmak ideolojik gerekçelere dayanır ve bu tutum 11 Eylül sonrasında daha da artarak devam eder.

İslam dünyasının kendi içerisinde de hesaplaşması ve sorgulaması gereken durumlar vardır muhakkak. "Neden hep ezilen coğrafya, İslam coğrafyası?" diye sorgulamaya başlayıp ezik, aciz ve suçlu psikolojisinden arınması çözüm arayışına girmesi, bunun için de öncelikli olarak değerlerine doğru ve gerçek kaynaklardan beslenerek sahip çıkması gerekmektedir.

Evvela İslam'ın terörle bağdaşmayacağını bu tür eylemlerde bulunanların da gerçek Müslüman sayılamayacağını ifade etmek şarttır.

Holokost ve Antisemitizm

Hitler liderliğinde Nazi Almanya'sının milyonlarca insana uyguladığı toplu soykırımın adıdır Holokost. Çoğunluğu Yahudi olmakla beraber, Romanlar, Slav halkları, Sovyet savaş esirleri, Afro- Almanlar, komünist ve sosyalist gruplar, Yahova Şahitleri, zihinsel ve fiziksel engelli insanlar ve daha niceleri Nazilerin "Ari ırk yaratma!" fantazisi uğruna siyasi, ideolojik gerekçelerle öldürülmüş, sürgün edilmiş, toplama kampları ve gaz odaları ile işkence görmüştür.

Holocaust'un temel motivasyonu faşistçe ve tamamen ideolojiktir, ideolojinin temeli Yahudilerin uluslararası bir Yahudi komplosuyla dünyayı kontrol etmek istediklerini kabul eden Nazi inancına dayanır. 

Genelde;  "Sami halklarına ve semavi dinlere karşı duyulan düşmanlık." olarak tanımlanan, zaman içerisinde "Yahudi düşmanlığı" olarak da adlandırılan antisemitizmin de en uç örneğidir Holokost. 

O vakte kadar bir devleti olmayan Yahudilerin vadedilmiş topraklara sürgün edilmesi, burada yaşayan mazlum Filistin halkına savaş açarak İsrail devletini kurmasıyla neticelenen  olayın ardından  Holokost Revizyonistleri diye adlandırılan bir grup tarafından; "Yahudilerin diğer milletleri kullanarak, kendi çıkarları için özellikle hazırladıkları bir komplo." olduğu teorileri ortaya atılsa da, bu teorilerin görece doğruluk payı olsa da ortada çocuk, kadın, genç, yaşlı, haklı, haksız demeden zulme uğramış bir toplum varsa Müslüman duruşu gerekçesi ne olursa olsun bu zulmü asla kabul etmez. 

Terörizmin, ırkçılığın, ayrımcılığın ve zulmün her türüne karşı çıkmak ve mücadele etmek Müslüman duruşu gerektirir. Nerede zulüm varsa oralı olan yüreğimiz, komşusu açken tok uyumayan biz, dünyanın bir ucunda bir mazlumun ayağına diken batsa acısını hisseden kalbimiz, mazluma dinini sorma hadsizliğinde bulunmayan dilimizle biz Müslümanız, Müslüman kalmalıyız. 

Biz biliyoruz ki tarih hafızaya dönüşmedikçe, tekerrür etmeye devam edecektir.

Zalimin karşısında susan, zulme ortak olandır, bizim inancımızda.

Tanık olduğu bir zulme eliyle, olmadı diliyle, o da olmadı kalbiyle dur demesi gerekendir Müslüman!

Bugün de son sözümüz, o güzel insan, sembol isim Rachel Corrie nin tarihe geçen sözü olsun:

"Zulüm bizdense, ben bizden değilim!"

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.