PSİKOTERAPİST AYŞEGÜL KESKİN

PSİKOTERAPİST AYŞEGÜL KESKİN

Ölümün Psikoloji Olur mu?

A+A-

Ölümsüzlüğü arayan insanoğlu mutsuzluk, umutsuzluk ve suçluluklar içinde çeşitli negatif duygularla boğuşur. Konular farklı olsa da aslında çoğu insanın ortak iç çalkantısıdır. 

Anlamlı olmak, değerli olmak, beraberinde kaygı ve endişeden kurtulmak, kaostan sıyrılmak mümkün müdür? 

Halbuki bunların her biri sıkıntı ve yük gibi algılansa da eğer doğru analiz edilebilirse her biri farklı kapılar açar. Sıkıntı, kaos kapı açar mı demeyin, açar..

Bireyin anlam bulma macerasında uğradığı bir sürü limanı vardır. Güç, para, saygınlık, başarı, güzellik, gösteriş, yakınlık..

Hepsinde kendi için bir anlam arar. Kendini bulmaya çalışır.

‘’Ben kimim, amacım ne, neden yaşıyorum, hayatın anlamı nedir, hayatıma yön verebilir miyim, duygu ve düşüncelerimi yönetebilir miyim, nasıl değerli olurum’’ gibi birçok detay soruların cevabını aramak ve bunun için birçok yol denemek, insanın kendine anlam bulma arayışlarının temelidir. 

Varoluşçu terapiye göre hayata anlam katmanın birinci basamağı ölüm gerçeği ve bu gerçekle yüzleşme becerisidir.

Çünkü ölüm gerçeği aynı zamanda insanın görmezden gelmek istediği, korktuğu, yüzleşmekten kaçındığı bir sonuçtur.

Bu sonucu görmezden gelmenin en iyi yollarından biri de inkar yani bir nevi unutmak, yokmuş gibi yaşamak, hırslara kapılmak, varoluş anksiyetemizi başka kanallara aktararak suni hayaller, hastalıklar, sancılara dalmaktır.

Diğeri de olayları saptırmaktır. Hep başkaları yüzündendir yaşadıklarımız, hep onlar yüzünden bu acılar yaşanmış, bu olumsuzluklar olmuştur. Aslında her acı kıymetli bilgelik ve farkındalık katar, katmalı.. 

Eğer yaşanan acılar hayat yolculuğunda bir rehber, pusula olmak yerine sorun, sıkıntı, hastalık ve kaygı üretiyorsa burada sorun var demektir. Acı ve sıkıntıları bir rüzgar gibi arkaya alabilmek, zorlantının getirdiği avantajdır. 

Kaygı, korku ve endişe birbirinden farklı ve karıştırılan kavramlardır. Kaygı sanal bir duygu, olumsuzluklara karşı kafada kurulan olumsuz ihtimallerdir. Bedende karşılık bulur ve bedensel hastalıkları tetikler. 

Korku ise somuttur, gerçektir. Kaygı yoğun olarak gündemde kaldıkça, bir süre sonra beyin o senaryoyu gerçek gibi algılayıp sahaya korkuyu da davet eder. Ve işler hastalık yönünde şekillenir. 

Panik atak da bunun bir sonucudur. 

Varoluş anksiyetesi bedene tezahür ederse kaygıya, zihinde tezahür ederse endişeye sebep olur. 

Bedende tezahür eden kaygı hastalığa, zihinde gerçekleşen endişe ise alternatif aramaya, sorumluluk almaya, hayat içinde seçimler yaparak yön bulmaya çalışır.

İstenilen de tam budur. Endişe, zorlantı veya gerginlik dediğimiz zihinsel süreçler, insanın tekamülünde gerekli bir tetikleyicidir.

Sonuç itibariyle üretmeye ve gayrete sevk eden zihinsel süreçler endişenin sonucudur.

Bu yönüyle endişe veya gerginlik dediğimiz durum varoluşçu terapiye göre gereklidir. İşte bu gerginliğin temelinde aslında ölüm gerçeği vardır.

Çünkü ölümlü insan bu fani hayattaki kıymetini bulmaya, anlamaya ve işlevselleştirmeye gelmiştir.

Hayatın anlamını sorgularken insanın karşısına çıkan tek gerçek, ölümdür. 

Bununla yüzleşebilen, inkar veya saptırma yollarını denemeden gerçeği anlayabilenler kendi varoluş anksiyetesi ile baş edip yol alabilenlerdir.

Bu kişiler üreten, esnek, yargılamadan uzak, sorumluluk alabilen, kucaklayıcı, bir amacı olan, erdem sahibi olmayı başarmış mütevazi kişiliklerdir. Sınırları bilmek aslında en büyük özgürlüktür. 

Özgürlük ve sorumluluktan asla kaçış yoktur. İşte bu sebeple sorumluluk almak, kendi seçimlerimizde tercihler yapmak için zihinsel gerginliğe ihtiyaç vardır. 

Başta da dediğim gibi bu tekamül ve farkındalık için gereklidir. Kendini mağdur veya kurban görmeden, sorumluluk alarak ve önce kendini keşfedip tanıyarak yol almayı hedef edinenler, uğruna çabalayacakları bir davaları olanlar aslında ölümün anlamını, varoluşu çözmüş erdemli, cesur insanlardır. 

Psikoterapi’nin özünde bu dinamikler vardır. 

Terapilerde öncelikle danışanın kendi düşünce ve duygularını tanıması, bunların davranışlara nasıl yansıdığını fark etmesi önemlidir.

Olaylardaki kendi etkisini anlaması, şikayet ettiği konularda sorumluluk alarak tercihlerde bulunması ve bunun sonucunu da kabullenerek bir duruş sergilemesi hayat içinde anlam arayan bireyin serüveninde oldukça önemli bir yer tutar. 

Çünkü kendini bilen Rabbini de bilir. Ölmeden önce ölümü tatmak tabiri, bizde tanıdık-bildiktir.

Özellikle tasavvuf kültürünün de bir parçasıdır. Bütün dini kaynaklarda ölüm çokça vurgulansa da, insanoğlu öleceğini bilse de, yine de ölümle yüzleşmek hiç kolay değildir. 

Bu sebeple psikoterapi, kişinin yaşamdaki anlamını bulması için oldukça kuvvetli bir destek, varoluş anksiyetinde insanın rotasını bulmasında iyi bir yöntemdir. 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.