Nedir Bu Sosyal Mesafe?
Covid-19 süreciyle hayatımıza giren, tüm dünyada ve ülkemizde sıklıkla duymaya başladığımız bu ifade nedir? Aslında sosyal mesafe veya sosyal alan dediğimiz şey kişinin kendisi ile başka bir kimse arasında 120 ile 200 santimetre arasında değişen uzaklıkta bulunmasıdır.
Aslına bakarsanız bu mesafenin yalnızca salgın hastalık, bulaşıcı hastalık süreçlerinde değil, normal zamanda da insanlar arası ilişkilerde olması gerekir. Neden mi?
İnsanlar bazen samimiyet ile laubalilik arasındaki sınırı işte bu sosyal mesafeyi aşarak karıştırırlar. Bu nedenledir ki bizler günlük hayatta iş yerinde, okulda, arkadaş ilişkilerinde bu mesafeyi korumalıyız. Herkes ten temasından hoşlanmayabilir, herkes gözlerinin içine dik dik bakılarak bir şey anlatılmasından hoşlanmayabilir.
Bu nedenle de çoğu kez sizin için normal karşıladığınız bu samimiyet davranışları karşı taraf tarafından olumsuz ya da yanlış yorumlanabilir.
Pek çok kültürde en basit olan selamlaşma davranışındaki farklılık bizim toplumumuzda da kültürden kültüre yöreden yöreye insan ilişkileri ve günlük yaşantıdaki mesafe konusunda aslında bize çok fazla şey ifade eder.
Tibet’ te insanlar birbirlerini selamlarken dil çıkarır, Hindistan’ da yaşlıların ayağına dokunulur, Amerika’da yumruk tokuşturulur.
Kültürden kültüre, yöreden yöreye, toplumdan topluma değişen insan ilişkileri ve sosyal mesafe zannettiğimizden daha fazla psikolojimize etki etmektedir. İnsan şu iki şeyi hayatında tatbik edebilirse sosyal mesafe ve insanlar arası ilişkilerde büyük bir psikolojik rahatlama yaşayacaktır. İşte o iki anahtar;
“ Bana ne “
“ Sana ne “
Bu iki ifadeyi kırıcı olmadan karşı taraf için ve kendimiz için kullanır ve uygularsak işte o gün ruhumuz daha az yorulacak. Çünkü insanın başına ne gelirse haddi olmayan işlere ve kişilere müdahale etmekten ve her işine, her kararına burnunu sokan insanlardan geliyor. Bu sebepledir ki haddimiz olmayan durumlara karışmak ve insanlara akıl vermek, mahremini deşmek ne bizi ne de karşımızdakini mutlu eder. Bize yapıldığında hoşlanmadığımız davranışları biz neden başkalarına karşı sergiliyoruz?!
Herkes aynı performansla çalışamaz, herkes aynı işi aynı pratiklik de yapamaz, herkes çok konuşup iletişim kuramaz, herkes çocuğuyla çok iyi oyun arkadaşı olamaz.
Demem o ki herkes bu hayat da aynı yaşantılara, aynı deneyim ve duygulara ve bunun sonucunda da aynı davranışları yapmaya mecbur değildir.
Birisinin hayatıyla ilgili ahkam kesmek üzere olduğunuzu hissettiğinizde “ Bana ne “ deyin ve kendi önünüze bakın. Başka bir kimse de sizin hayatınıza tepeden bakıp akıl verip, müdahale etmek istediğinde “ bu benim hayatım, fikirlerin için teşekkürler ama ben böyle düşünüyorum “ diyerek yolunuza bakın. Bunu yapmayı başardığınız gün zihninizin içinde oluşan çatlak seslerin azaldığını ve daha iyi hissettiğinizi fark edeceksiniz.
İnsanın bu hayattaki en temel duygusal ihtiyaçlarından birisi anlaşılabilmektir. Sizi anlamadığını ya da anlayamayacağını düşündüğünüz insanlara hayatınızı manipüle etme şansı vermeyin! Halk arasında çok iyi bilinen bir söz vardır. “ Bekara eş boşamak kolay “ diye. Kimsenin hayatı yargılamak ya da eleştirmek için kendi açısından bakıp, yorumlamak için basit ve değersiz değil. Aynı şeyleri yaşayan iki insan aynı olaylardan aynı şekilde etkilenmeyebilir. Ruh sağlığını korumanın bu denli zor olduğu bir dünyada insanların hayatına burnumuzu sokmak ve bizim hayatımıza müdahale etme şansı vermek en basit tanımıyla hadsizliktir. Siz de haddinizi aşmayın başka kimselerinde sizin özelinize, sizin değerlerinize hadsizlik yaparak yaklaşmasına izin vermeyin!
Bunu iletmenin pek çok yolu var. Üslup dediğimiz şey budur. Üslubunuzla, duruşunuzla, ifade ediş şeklinizle ve aranızdaki sosyal mesafe ile insanlara bunu doğru bir şekilde iletebilirsiniz. Etik dediğimiz şey ahlaktır. Etik sadece iş yerinde, sosyal yaşantıda olmaz. Etik aile yaşantısında, hayatın her anında ve her alanındadır.
Çok samimi olduğunuz arkadaşınızla da aranızda her zaman etik değerler, normlar olmalıdır. Bu etik çiğnenir, sosyal mesafe aşılırsa işte o zaman karşınızdakini ve kendinizi değersizleştirirsiniz. Eşler arası ilişkilerde de, çocuklarınızla olan ilişkilerinizde de bu etik ve sınırlar olmalıdır. Sınır ihlalleri, kişiye hayatının kontrolünün, duygularının ve davranışlarının kontrolünün başkalarının elinde olduğu hissini verir. Bu da güven duygusunun zedelenmesine sebep olur. Hayatta kalmak ve sağlıklı yaşamak için güven duymaya ve özgüvene sahip olmaya ihtiyaç vardır.
Haddini aşan insanlara karşı saygı çerçevesinde duruşunuzun olduğu ve haddinizi aşma gafletinden uzak durduğunuz sağlıklı bir yaşam dileklerimle…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.