PSİKOLOG HİLAL UZUNKAYA SEÇEN

PSİKOLOG HİLAL UZUNKAYA SEÇEN

Neden Depresyona Giriyoruz?

A+A-

İnsanlar hayatının bir döneminde mutlaka depresyona girer. Değerli hocam Kemal SAYAR Ruh Hali kitabında yazmıştı.

Yıllar önce okumuştum.

Kitapta diyor ki “İnsanlar hayatın da en az bir kez depresyona girer. Fark eder ya da etmez ama girer."

Peki Neden Depresyona Giriyoruz?
 

Kişi geçmişte ve gelecekte yaşadığı için bulunduğu anı yaşayamaz ve anda kalamamak da depresyona sebep olur.

Geçmişin keşkeleri, geleceğin acabaları içinde boğuşurken, yaşadığı an’ ı kaçırır.

Danışanlarıma hep şu örneği veririm.

Bugünün yemeğini pişirmeden yarının yemeğini düşünmeyin! Bugünün yemeğini düşünüp, onun malzemelerine karar verin. Bırakın yarının yemeğini yarın düşünürsünüz. 

Biliyoruz ki geçmişe eseflenmek şeytandandır. Geçmiş hatalarımızı değiştiremeyiz ancak ders çıkartabiliriz. Geçmiş geçmişte kaldı. Gelecek daha yaşanmadı. Ama şuan ellerimizin arasında, onu kontrol edebilir, geçmişten çıkardığımız dersler doğrultusunda kontrol edebiliriz. Son zamanlarda çok popüler hale gelen bir söz var duymuşsunuzdur.

"Anda kalın, anı yaşayın!"

Gerçekten çok faydalı ve yerinde bir söz. 

Anda kalabiliyor muyuz?

Geçmiş hesaplarımızı kapatabiliyor muyuz? Geçmişi ve yarını düşünmek zihni yorar, bulunduğumuz andan lezzet almamızı engeller.

Elimizdeki nimetlerin farkında olmak için şimdideyim ve buradayım demeyi deneyin. 
 

Zihnimizi geçmişin enkazından çıkartmamız gerekiyor.

Gelecekle ilgili planlar yapacağız elbette hayaller kuracağız.

Ama geçmişte yaşadıklarımızı acaba yarında yaşar mıyım girdabına girersek depresyona girmemiz, andan mutlu olamamamız kaçınılmaz olacaktır.

Depresyonda kişi sürekli uyumak ister, karamsar, bezgin bir ruh hali içindedir. İştah problemleri baş gösterir. Bunların temel sebebi geçmişte bizi etkileyen yaşantılardan çıkamamış olmamızdır. 

Geçmişte yaşayıp, bugünü yaşayamadığınız zaman da yarın bugün için keşke deyip, hayıflanacaksınız ve bu durum bir kısır döngüye dönüşecek.

O yüzden geç olmadan, geç kalmadan anı yaşayıp, anda kalıp geçmişteki yaşadıklarımı yeniden yaşar mıyım kaygısı yaşamadan bu anı yaşayabilmek çok önemli.

Geçmişte yaşadıklarınıza hata olarak değil tecrübe gözüyle bakabildiğiniz ve o hataları tekrar eder miyim endişesine kendinizi mahkum etmeden yol alabilmektir sağlıklı olan! Yaşadıklarımızın ve yaşayacaklarımızın bize kazandırdıklarını görerek hareket etmek faydalıdır. 

Beden kendi kendini iyileştirmeye muktedirdir. Eliniz kesildiğinde günler sonra yara kendisini onarır, cilt kendisini yeniler. Ruhumuzda öyledir. Kendi kendimizi iyileştirecek güç, maneviyat kendi içimizde var. Önemli olan onları ortaya çıkaracak gücü, enerjiyi bulmak, o kodları yeniden gün yüzüne çıkarmak. Gerisini zaten beden ve ruhumuz halledecek. Çok zorlandığımızda, o enerjiyi çıkaracak gücü kendimizde bulamadığımızda belki profesyonel bir uzman elinin dokunuşuna, yol arkadaşlığı yapmasına, bize rehberlik etmesine izin verebiliriz. 

Aynı zamanda yaptığımız bilişsel çarpıtmalar bizi depresyon yaşamaya iter. Nedir bu bilişsel çarpıtmalar? 
 

Ya hep ya hiç düşüncesi; olayları sadece siyah ya da beyaz şeklinde kategorize etmenizdir. Fakat biliyoruz ki hayat da griler de vardır. Bir olay ya da kişi bütünüyle kötü veya iyi değildir. 


Aşırı genelleme; yaşanan bir olumsuz olayı tüm hayatınıza genellemenizdir. Bir iş görüşmenizin olumsuz geçmesinin ardından "asla bir işe giremeyeceğim, tüm iş görüşmelerim böyle başarısız olacak" şeklinde düşünmenizdir. 


Akıl süzgeci; yaşadığınız olaylarda olumsuz bir detay üzerine odaklanmanızdır. Tek bir olumsuz detaya odaklanır ve bunu tüm yaşananlara genellerseniz bu sizi depresyona sevk eder. 


Pozitifi değersizleştirme; olumlu olayları tamamen yok saymanızdır. Yağmur nötr bir olayken, kimi insan yağmurda yürümekten hoşlanır, kimisi ıslanmaktan nefret eder. Bu bilişsel çarpıtma da kişi her olayın içinde olumsuz bir şey bulma çabasında olur. 
Sonuçlara atlama; hislerinize inanarak olayların hep olumsuz sonuçlanacağına dair yoğun inanç hissetmenizdir. 


Büyütme ya da ufaltma; kötü olayları zihnimizde büyütmek, iyi olayları ise küçültmenizdir. İnsan olumsuz olayları daha fazla hatırlama eğilimindedir. Oysa olumsuzlukların yanında içimize su serpen, zorluklarla birlikte kolaylıkların yaşandığı güzel olaylar da vardır.


Duygusal ilişkilendirme; hissettiğiniz şeylere çok güçlü bir biçimde inanırsanız onun olumsuz olduğu çıkarımını yaparsınız. Hisleriniz olayları yorumlamanızı etkiler.


"Olmalılar" konumu; "-malı" , "-meli" yapısında kurduğunuz cümleler size kendinizi engellenmiş hissettirir.

Bunun yerine "bu şekilde olursa daha iyi hissederim" yapısında kurulan cümleler size daha rahat hissettirecektir. 


Damgalamak ve yanlış damgalamak; kişinin aşırı genelleme yaparak, olaylardaki olumsuzlukla kendisini eş tutmasıdır.


Kişiselleştirme; sizin sorumluluğunuz da olmayan olaylarda bile kendinizi suçlamanızdır.
 

Bu bilişsel çarpıtmaları okurken kaçını ne sıklıkla yaptığımızı bir gözden geçirelim. Zihinden ne geçerse dilden ya da elden o çıkar. Bilişsel çarpıtmaları bıraktığımız, dünü geçmişte, yarını da gelecekte bıraktığımız ve an ’a dönebildiğimiz zaman depresyon bitecek. 


"Her gün bir yerden göçmek ne iyi. 
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti, cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım." ( Mevlana )

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.