Mutsuz İnsanlar, Mutlu Fotoğraflar..!
Sosyal medya tıpkı bir vitrin gibidir, insanların, hayatların sergilendiği bir vitrin. Burada, olduğumuz değil, olmak istediğimiz kişiyizdir, yaşadığımız değil hayalini kurduğumuz hayatı sergileriz bu vitrinde. Dünya döndükçe içindeki yaşam da suret değiştirmeye devam ediyor. Birçok norm, ideoloji, sistem, din dünyanın suretini belirledi bu vakte kadar. Şimdilerde yaşamın suretini dijitalizm belirliyor. Hal böyle olunca kafamızda deli sorular???
Dijitalizm kıskacında insanlık yalnızlığa, asosyal bir hayata, dolayısıyla mutsuzluğa, amaçsızlığa doğru nasıl sürükleniyor? Sunulan sahte mutluluklar, anda kalma, anı yaşama ve hazza odaklanma söylemleri gençleri nereye götürüyor? Sosyal medyada aslında biz kimiz, burası görünmek istediğimiz kişiyi yansıttığımız vitrinler mi? Sosyal medya insanları asosyalleştiriyor mu, yoksa zaten asosyal olan insanların rahat ettiği platformlar mıdır? Dijitalizm baronları, sosyal platform feodalleri, sanal dünya burjuvazisi ve çevrimiçi köleler kimlerdir, nelerdir? Mahremiyetin kaybolduğu, özelin kalmadığı bu dünyada biri bizi gözetliyor ama kim? Arama motorlarında biz mi bir şeyler arıyoruz yoksa onlar mı bizden bir şeyler buluyor? Sözde bilabedel kullandığımız platformların sahipleri gerçekte bizi mi satın alıyor? Bu dijital dünyada aslında ürün nedir, nesne nedir, özne nedir? Komplo teorileri, kurgular, paranoyalar, şehir efsaneleri akıl sağlığımızla oynamak amaçlı mı, korku imparatorluğu kurmak amaçlı mı, yoksa birer algı operasyonu mudur? Bu kadar mükemmel bir icat nasıl oluyor da fevkalade bir felakete dönüştürülüyor?
Hayatın olmazsa olmazı haline gelen dijital evren aslında nedir? İnsan dijital matrixin ne tarafında yer alıyor? Dijital dünya mı devletleri, devletler mi dijital dünyayı akredite ediyor? Bu sektörün patronu kim ya da kimler? Dijitalleşme sürecinde; Modernizm, Anarşizm, Dijital Demokrasi, Despotizm, hangisine daha yakınız? Dijitalizm insanlığın sonunu getirebilir mi? Kullanıcı verilerimizi rızamız olmadığı halde alanlar, köleleştirmede yeni bir metot mu deniyorlar? Her şey o kadar mükemmel görünürken, her şeye bu kadar kolay ulaşırken, aslında uzaklaştığımız bir şeyler mi var, yoksa gerçekte olan kusursuz cinayetler mi? Delikanlı diye tabir edilen kuşak, deli dolu, kıpır kıpır içine sığmayan, gençlik çağı nasıl birkaç metrekarelik alanlara sığar oldu hangi güç hangi kuvvet buna kadirdir? "Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım" bilincindeki insanımız nasıl oldu da dijital panoptikonlara mahkum edildi? İşin acısı mahkumiyetinin bile farkında olmaksızın kendini özgür birey sanırken, rüştünü ispat ettiğini düşünürken, nasıl dijital parmaklıklar ardında kaldı?
Dijitalizm sayesinde ağlamayı, gülmeyi, sevinmeyi, sevmeyi bilmeyen duygularını ifade edemeyen konuşamayan, iki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramayan, iletişim becerisi sıfır, kendini ifade edemeyen, emoji kurbanı bir nesil yetişiyor. Sanal hayatla gerçek hayat arasında gidip gelen, gerçekle sanalı ayırt edemeyen, sanal aşklar yaşayıp gerçek acılar hisseden, gerçek mutsuzluklarını sanal mutluluklarla aşmaya çalışan, yağmurdan kaçarken doluya yakalanan modern çağ insanı dijital köleler haline getiriliyor.
En modern cahiliyeyi yaşıyoruz günümüzde. İtikaf geleneğine sahip uzleti seven, kendisiyle barışık, yalnız kalmaktan mutlu olan bir o kadar da sosyal bir toplumduk biz nasıl oldu da bu hale dönüştük. Unutmayalım ki bu dünyanın Rabbi olan Allah, sanal dünyanın da Rabbidir!
Yüz yüzeyken söyleyemediklerimizi sanal alemde cesurca söylüyoruz, eleştiri dili gelişti bolca, artık herkes her şeyi eleştiriyor, sorgulamadan, doğruluğunu araştırmadan her bilgiyi olduğu gibi kabul ediyor, kabul etmekle kalmıyor bir de yayıyoruz gelişigüzel, bilgi kirliliğine, enformasyon çöplüğüne dönüştü sanal alem. Veriler sosyal ortamda yanlış bilginin doğru bilgiye oranla altı kat daha hızlı yayıldığını söylüyor.
Sadece tercihlerimiz değil vazgeçtiklerimiz de, sadece yaptıklarımız değil yapmadıklarımız da bizim duruşumuzu, safımızı belirler.
Gençler yalnızlaştırılmış, kendini değersiz hissediyor, sanal alemin kucağına itilmiş meşhur tabirle dijital yetimler haline getirilmişler. Sürü psikolojisi, özgün olamamak, popüler kültüre yenik düşmek kadim birikimimizden kopmak dijitalizmin sonuçlarıdır.
Adeta oyuncaklarımızın oyuncağı haline geldik, teknolojinin kurbanları olduk. Herkesin her konuda fikri var, uzmanlık alanının, ilim uğruna dirsek çürütmenin adeta bir önemi kalmadı artık.
Dijital dünya üzerine eğitim almış biriyim sana alem, dijital veriler, benim işimin bir parçası, yeri geldi bir programı yazarken saatlerimi geçirdim bilgisayar başında ama bu beni gerçek dünyadan koparmadı, eğer kaliteli, bilinç düzeyi yüksek bir hayatsa idealiniz, dijital alemi sosyal platformu maksimum düzeyde verim alabileceğiniz ve minimum vakit harcayabileceğiniz şekilde kullanmanız önemlidir. Yoksa toptan teknolojiye savaş açmak hayli mantıksız bir tutumdur . Teknolojinin nimetlerinden doğru biçimde istifade etmek muhakkak önemli, doğru kullanıldığı takdirde muazzam bir güce, muazzam imkânlara ulaşabileceğiniz bir ortam bu ortam.
İşin kötüsü teknoloji bir ideolojiye dönüşmüş durumda. Böyle olunca yol gösterici, örneklik yapacak kişilere ihtiyaç hasıl oluyor, dijital dünyayı bilinçli kullanacak ve bilinçli kullanmaya teşvik edecek bu mecrayı insanlığın hayrına evirecek ve marjinal değer katacak uzmanlara ihtiyaç var. Bir dijital saldırı ile yüz yüzeyiz bu durumda dijital bir devrimin kaçınılnaz olduğu kesin.
Sistemde ederi ekonomik değeri kadar olan insanlar, dijitalizmle "Deus" bir güç kazandıklarını düşünüyorlar.
Dijital baronlar çok acımasız ve etik dışı davranarak, manipülatif yöntemler kullanıyor ve ürettikleri algoritmalarla uygulamaları savunmasız insan zihni üzerinden kurguluyorlar.
İnsanın kendini anlatmak istemesi, ifade etme çabası fıtratında vardır, günümüzde bunun için en ideal ortamlar sosyal platformlardır. Dikkatinizi verdiğiniz, odaklandığınız, ilginizi çeken her şey algoritma tarafından algılanıyor ve benzer içerikler sürekli size sunuluyor çünkü dikkatinizden besleniyorlar, dürtüsel ihtiyaçlarınızı çok iyi biliyorlar ve buna oynuyorlar. Bu mecraları kontrolsüz kullanan birey gerçek kimliği ile değil sanal bir gerçeklikle var oluyor belki de ruhsal hasarlarını bu şekilde onarmaya çalışıyor, yalnızlığını gidermeye, travmalarını tamir etmeye çabalıyor. Tabii ki bedeli; yeni çıkmazlar, yeni travmalar, yeni mutsuzluklar ve tatminsizliklerdir. Çağımızın hastalığı dijital bağımlılıktır. Aslında kendimizi dijital dünyadan soyutlamamız hem imkansız hem de gereksiz. Sınır koyduğunuz ve kontrol sizde olduğu müddetçe elbette sorun yok dilediğinizce istifade edebilirsiniz. Aksi halde o sizi kontrol altına alır ve artık sınırlar ortadan kalkar. Dijital bağımlılıkla yeni bir kölelik sisteminin esiri olursunuz, ipler artık sizin elinizde değildir, kendi hayatınızın sadece figüranı olarak kalırsınız. Böylesi fiziksel olarak birbirinden kopuk yaşayan, iletişimi yalnızca internet üzerinden sağlayan insanların bir süre sonra ciddi psikolojik sorunlarla yüzleşeceği aşikârdır. Sosyal bir varlık olarak yaratılan insanın özüne aykırı bir durumdur bu ve tekdüze yetişen, sosyalleşemeyen bir nesil ciddi buhranlara gebedir.
Bu kadar dijitalizm bağımlısı olduğumuz dünyada birileri fişi çekse, şarteli kapatsa, internet bağlantımız devre dışı kalsa neler olabileceğini düşünebiliyor musunuz?
"Dijital göçmen ebeveynlerin dijital yerli çocukları" tabiri son yıllarda literatürümüze girmiştir. İletişim çağında iletişimsizliği yaşamak, dünyayı tanımak ama en yakınınındakinden bihaber olmak dijital labirentlerde kaybolan bu nesilin çıkmazlarıdır.
Eğer toplum olarak bu çağı milli ve yerli kimliğimizle doğru yorumlayamazsak, bu çağın gereksinimlerini doğru belirleyemezsek işimiz çok zor.
Bu nedenle yerli otomobil gibi, İHA ve SİHA'lar gibi, yerli silikon vadisini bir an evvel geliştirmeli, yerli yazılımlar ve kodlama sistemlerini üretebilmeliyiz. Temennimiz yerli sosyal platform ve yerli arama motorunu yapacak genç yazılımcılarımız olsun tez zamanda.
"Geçmişte kaçırdıklarımıza rağmen, kaybettiklerimizi telafi edecek, dijital çağ belki de umudumuz olacak, teknolojiyi doğru kullanarak, toplumsal dönüşümümüzü gerçekleştireceğiz belki de."
Kim bilir???
Hiçbir şey için geç kalmış değiliz.
Unutmayalım ki "Bütün uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter." Malcolm X
"Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar ben yaşarken koptu tufan ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat"
İsmet Özel
" Bilinçli olacağız, çocuklarımızı vatanımızı milletimizi ve büyük insanlık ailesini korumak ve yaşatmak için okumaya, üretmeye, bilinçli olmaya mecburuz, sorunu herkes söylüyor çözüm için kenetlenme, umudu, iyiliği, güzelliği çoğaltma zamanı, yaşadığımız ana, bugüne, geleceğe mührümüzü vurmak ve sözümüzü yükseltmek istiyorsak bir şeyler yapma zamanı geldi ve geçiyor."
Sait Ercan Dijitalizm (Konuyla ilgili tavsiye kitap)
Ürüne para ödemiyorsanız ürün sizsiniz!
The Social Dilemma (Konuyla ilgili tavsiye belgesel)
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.