PSİKOLOG HİLAL UZUNKAYA SEÇEN

PSİKOLOG HİLAL UZUNKAYA SEÇEN

Marifet İltifata Tabidir!

A+A-

“Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir. İltifatsız mal zayidir “ sözünü pek çoğunuz duymuşsunuzdur.

İnsan bir şeyi başardığı zaman takdir gördükçe o şeyi tekrarlama ihtimali artar. Kaç yaşında olursak olalım davranışlarımızın onaylanmasını, takdir edilmesini isteriz.

Bu durum insanın fıtratına özgü bir durumdur. 


   Bir arkadaşınız o gün giyindiğiniz kıyafetin size çok yakıştığını belirttiğinde, o kıyafeti daha sık giyersiniz. Yapılan iltifat o davranışınızı pekiştirir. Eşinizin, çocuğunuzun, arkadaşınızın olumlu bir davranışını takdir ettiğiniz zaman olumlu davranışın ortaya çıkma sayısı artacaktır. Anne baba tutumları da çocuklar için, öğrenciler için oldukça önemlidir.

Biz yetişkinler bile her zaman olumlama beklerken, çocukların da aynı şeyleri ebeveynlerinden beklediklerini bazen göz ardı ediyoruz. “ Bu onun zaten görevi, zaten yapması lazım. Ne şimdi bu başarı mı? “ gibi olumsuzlamalar çocukları negatif etkiler. 


   Kur’ an da cennet ve cehennem birlikte anlatılır. Kimi insan cehennemden korktuğu için davranışlarını şekillendirirken, kimi insan da cenneti kazanabilmek için faydalı işler yapmaya çalışır. Herkesin motivasyon aracı farklıdır.

Genele baktığımız zaman insan ruhu olumlu yönergeler aldığı zaman, olumlu pekiştirme yaşadığı zaman daha çok motive olur, yaptığı işi daha istekli yapar. Sürekli eleştirilmek, sürekli yargılanmak, yapılan işlerde hep olumsuzu görmek ve bunu karşı tarafa her fırsatta yansıtmak o kişinin sizden uzaklaşmasına ve ortaya çıkaracağı olumlu davranışlara ket vurmanıza sebebiyet verir. 


   Dr. Masaru EMOTO’ nun su kristalleri deneyini duymuşsunuzdur. Deneyde su dolu kaplara yapıştırılan olumlu ve olumsuz notların, söylenilen olumlu ve olumsuz sözlerin su kristallerinin şeklini etkilediği sonucu elde edilmiştir.

Olumlu, güzel ifadelerin olduğu su kaplarındaki su kristalleri mikroskopla incelendiğinde, suyun çok güzel şekillerde kristallere dönüştüğü görülmüş, olumsuz ifadelerin yer aldığı kaplarda ise su kristallerinin olumsuz şekillerde olduğu gözlemlenmiştir.

Deney sonucunda şu değerlendirme yapılmıştır. İnsan vücudunun ortalama %60 ının su olduğunu bildiğimize göre suya söylenen sözlerin ve yazılan notların suya yaptığı bu etki insan vücuduna neler yapıyordur?


   Gün içinde kendinize ve çevrenize yaptığınız olumsuzlamaların zaman içinde kendi ruh sağlığınıza ve çevrenizdeki insanların ruh sağlığına zarar verdiğini görürsünüz.

Özgüveniniz düşer, kaygınız artar ve her olayda bir olumsuzluk görür hale gelirsiniz. Daha da acısı bozulan psikolojiniz, bedeninizi etkiler ve psikosomatik problemler ortaya çıkmaya başlar.

Halk arasında bilinen bir söz vardır ve çok doğrudur. “Bir şeyi kırk kere söylersen olur” Evet bir şeyi sürekli kendimize ya da karşımızdakine söylersek, beden bunu telkin olarak kabul eder ve içselleştirir.

Unutmayın bedeniniz en çok kendi sözlerinizden etkilenir ve bunu eyleme geçirir!
   Çevrenize bakın “bu çocuklar beni kanser edecek" , “bir gün kanser olacağım" diyen insanların birçoğunun ilerleyen yıllarda kanser rahatsızlığına yakalandığını görürsünüz.

“Bana bu yapılanları sindiremiyorum", “her şeyi yutup, içime atıyorum" diyen insanların sindirim problemlerinin diğer insanlara göre daha çok olduğunu fark edersiniz.

“Ah benim çileli başım", "vay bu başıma gelenler" diye sürekli yakınan kişilerin, baş ağrısı ve migren krizleri yaşadığını daha çok gözlemlersiniz. Sözler bedenimizi, suyu etkilediği gibi etkiler.

Bilinçaltı söylediğiniz her sözü mantık süzgecinden geçirmeden, siz bunu yapmasını istiyorsunuz diye düşünerek, emir gibi algılar ve anında eyleme geçirir. Bunu otomatik bir şekilde yapar.

Amacı sizin ruh sağlığınızı korumaktır.

Çok ilginç değil mi?

Ruh sağlığımı korumak istiyor ama neden olumsuz şeyleri yapıyor diyorsunuz. Çünkü siz gün içinde fark etseniz de etmeseniz de kendi kendinize bu olumsuzlamaları yapıyor, sürekli olumsuz telkinler veriyorsunuz.

Bu nedenle ağzınızdan çıkan her söze, zihninizden geçen her düşünceye dikkat etmelisiniz!


   Çevrenizdeki insanlara müdahale etmeniz, kendinize müdahale etmenizden daha zordur.

Öncelikle kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi değiştirerek işe başlayın. Düşünce şemalarınızı değiştirin.

Hayata baktığınız pencerenin, kirini, isini, buğusunu temizleyin. Sizin duygu ve düşünce sisteminiz değiştikçe, davranışlarınız da değişecek. İnsanlar değişen davranışlarınızla sizin kendinize verdiğiniz değer ve saygı ile doğru orantılı hareket etmeye başlayacak. Çevrenizin size empoze etmeye çalıştığı olumsuz yorumlamalar azalacak ve bitecek. 


   Eleştirmek, yorum yapmak başka iğnelemek, sürekli yapılan bir işte olumsuzluk, bir hata aramak başkadır. Kibir, enaniyet, bencil olmak başka özgüven, öz saygı ve kendini sevmek bambaşka duygulardır.

Bunları lütfen birbirine karıştırmayın. Kendi içinizde kendi başarılarınızı takdir edin ama her fırsatta insanlara “ben şöyle başarılıyım, ben böyle iyiyim" derseniz bunun adı evet kibir olur.

Bırakın insanlar sizin başarılarınızı görüp takdir ederse onlar etsin. Etmediler diye hayıflanıp, dövünmeye gerek yok. Sağlıklı özgüven kendi iç motivasyonunuzla beslenir.

“Elmas çamura düşse yine elmastır" atasözüne binaen, yapılan olumsuz yorumlar evet bazen motivasyonumuzu eksiltir.

Fakat kişinin değerini azaltmaz.

Yeter ki siz kendinizi, ruhunuzu sürekli olumsuz eleştirilere maruz bırakmayın. Yeter ki siz hatalarınızı olması gerektiği gibi kabul edip, düzeltmeye, onarmaya çalışın.

Özünü sev, özünle barış ve sadece iyi insan olmaya çalış…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.