NUSRET ÇİÇEK

NUSRET ÇİÇEK

Laf ile evlatlık saplantısı!

A+A-

Boş tenekenin sesi kaba çıkar.
Diyanete sormuşlar o da, “Evlat edinen ile evlatlık arasında evlenme engeli olmaz” deyince at düştü torba kaçtı.


Pornosuna kadar hakaretler.


İslam hukuku konuşuyor, laikçiler gibi zırvalamıyor.
Katolik kilisesinin umdeleri sayılan İsviçre Medeni hukukunu devrimsel baz alanlara gel de Allah’ın(cc) hükümlerini anlat.


Gözü kör, kulağı sağır, kalbi körelmiş…
Demir erir onlar erimez.

Kemalistlerin düttürüsüne göre, Mustafa Kemal cebinden para vererek Kur’an’ı tercüme ettirmiş ki softalar okuyup anlasınlar!


Sözde Şenocak hoca anlamıyor da Fatih Altaylı gibileri anlıyor.


Tercüme diye cebinden kimsenin beş para harcadığı yok.


Kaldı ki Elmalı’nın tercümeleri yeni değil, benim yaşlı anamın bile anladığı dilde (Osmanlıca)  bir sürü Kur’an tercümesi vardı.


 Mustafa Kemal el yazmalarında, “Bu Kur’an Muhammed’in fehimidir(uydurmasıdır) ” diyor.(kaynak, Medeni Bilgiler Ders kitabı). 
Akıl var mantık var…


Bir kimse vahyi inkâr etmek anlamında Kur’an için hem uydurmadır desin, hem de anlaşılsın diye cebinden para harcasın sallamasını bu saatten sonra kimseler yutmaz. Mustafa Kemal, tercüme konusunda Kazım Karabekir’e ne demişti?


“Arapoğlunun (yavelerini)saçmalıklarını  Türk oğullarına öğretmek için Kuranı Türkçeye tercüme ettireceğim.” (Kaynak Kazım Karabekir Mustafa Kemal, Uğur Mumcu tefrikası Cumhuriyet gazetesi.”

Şimdi işin hukuki mütalaasına  gelelim.
İslam hukukunda söz sahibi olan İhsan Şenocak’ın evlatlık hakkındaki açıklamasına benzin dökmeleri bildiklerinden değil cehaletlerindendir.
Eskiler, cahilin cesura derlerdi.


 Şenocak’ın dediği: “Birisi sokakta birini görse ‘ben senin baban olayım’ dese bu şekilde akrabalık olunmaz. İslamiyet bunu ret ediyor.”


Ayni şekilde deprem zedeler için:
“Bu çocuklar iki yaşından küçüklerse anneler bunlara süt versin, süt yoluyla mahremiyet oluşsun. Eğer daha büyükseler, bunlar birinci derecede akrabaların yanında dursunlar. Eğer bunlar olmuyorsa o zaman evlatlık müessesesi olur mu? Evlat alınır bakılır ama evlatlık müessesesi yok”  deyince, felsefi akıldan suçlamalar havada  uçuşmaya başladı. Kur’an kurslarına gidildi, edildi, sövüldü sayıldı. “ İşte bunlar evlatlıkla anneye nikah kıyıyorlar.” 

Evlatlık yaptım demekle, taraflar arasında anne evlat  nesebi kurulup kurulmayacağı şüphesiz fıkhın(İslam hukukunun) konusudur.


 Arap kültüründe, hanımına sen benim anamsın, sırtın anamın sırtı gibidir denildiğinde boşanma sebebi sayılıyordu. Bir seferinde mağdur olan hanım, kocasını peygambere şikayet ettiğinde gelen vahiy:   “Kocası hakkında seninle tartışan  ve Allah’a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah sizin konuşmalarınızı işitir. Çünkü Allah işitendir görendir.   İçinizden hanımlarına zıhar yapanların hanımları asla onların anaları değildir. Onların anaları sadece kendilerini doğuran kadınlardır.Gerçek şu ki onlar çirkin ve asılsız  bir söz söylüyorlar. Şüphesiz Allah affedicidir, bağışlayıcıdır.” (Mücadele süresi 1,2 ayet)
Ne diyor ayet? Sen anamsın demekle ana olunmaz.
Analar kimmiş?


“Sadece kendilerini doğuran kadınlardır.”
Diğer türlüsü…


“Çirkin ve asılsız bir sözdür.”

Tek istisnası süt anneliğidir.


Demek ki, doğumun dışında göğüslerinden süt vermiş olduğu çocuğun doğal nesebi kurularak annelik rabıtası  sağlanmış oluyor.


 Üstelik bu çocuklar mirastan da pay alırlar. 
Diğer türlüsü Allah(cc) rızası için yardımdır.
İhsan Şenocak hoca da bunu söylüyor, yardım etmeyin demiyor.


Yardım edin de, süt vermiyorsanız,  o masumlar evvela  birinci derecede akrabalarının yanında dursunlar. 


Doğrusu da bu değil mi?

Bilelim, bilmiyorsak öğrenelim.
İslam hukuku ile İsviçre’den ithal edilen kilise hukuku farklıdır.


Mesela, süt kardeşle evlenme yasağı İsviçre hukukunda yoktur.


Medeni kanununa daha sonraları evlat edenle edinen arasında evlenme yasağı konulmuş, ancak laiklik saplantısı gereği süt kardeşten bahsedilmemiştir.
Kanuna göre süt kardeşi ile evlenme gibi bir garabet ortaya çıkıyor.


Medeni kanunun 129. Maddesinde : “ Evlat edinen ile evlatlığın veya bunlardan biri ile diğerinin alt soyu ve eşi arasında ”evlenme yasağı konulmuş.


İslam hukukunu ret eden vesikalardan birisi de budur.
Süt kardeşle evlenme yasağı yok, evlatlıkla var…
Müslüman’a soralım, hangisi daha vahim?

Anne ile arasında doğal nesep bağlantısı olmayan evlatlığa taktılar.


Efendim, küçük yaştan beri kendisini büyütenleri anne baba biliyor.


İşte bütün mesele bilmekle demekle olmuyor.
Nikâhın yasak olması için ya sütten veya doğumdan nesep bağı illaki olacak, İslam fıkhının hükmü budur.  Gavur öyle diyor ya, bizimkiler farklı deseler olmaz, laikliğin altını ıslatır. 


İşin hukuki boyutu bu.


Diğer boyutunu yine de  vurgulamış olalım, bebekliğinden beri büyüdüğü aileyi ruhen anne baba bilen birisinin nikâhı düşse bile aralarında evlenme akdi kurulmasını örfi olarak pek de ahlaki sayamayız. 
Bu da bizim Türk ve Müslüman olmamızın karakter yapısıdır. 


Evlat dediğimize evlat gibi bakarız…

Aslında evlatlık deyimi, bir bakıma yanaşma  gibi aşağılamak sayılır.


Süt ana veya süt kardeş olmak daha asıl.
Büyüdüğünde evlatlık alındığını öğrenen çocukların psikolojik olarak bunalıma girdiklerini, hatta kendilerini diğerlerinden dışladıklarını  biliyoruz. 

 

O zaman soralım…


Ey Fatih Altaylı, sen hangi dalda oynuyorsan onu söyle ki bilelim, karnından konuşup durma. Ve bir de inanmayabilirsin, ancak söylenenleri iyi anla…
 


 
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.