CEMAL TOPTANCI

CEMAL TOPTANCI

Kürdler üzerinden siyaset, ülkenin bölünme projesidir! -3-

A+A-

Evet, bugünkü yazımızın konusu dünde alt başlık olarak yazdığımız üzere, tek partili dönemin CHP’sinin İsmet İnönü liderliğinde Kürdlerleri nasıl yerlerinden yurtlarından ederek Anadolu’nun belki de hayatlarında hiç görmedikleri şehir ve kasabalarına olan sürgünleri ve yaşadıkları acılar olacak.

Ağrı’dan Adıyaman’a kadar Doğu ve Güneydoğu’nun oldukça kalabalık ailelerine sahip olan aşiret reisleri, şeyhleri, beyleri ve ağalarının hayatlarında gördükleri en dramatik hikâyelerine bakalım şimdi.

Sözkonusu aşiret reislerinin içinde Hamidiye alaylarını oluşturmuş mektepli ve alaylı paşaları, yine Ruslara ve Hınçak Ermenilere karşı savaşmış aşiretlerinden ve gönüllülerinden teşkil ettikleri milis kuvvetleri ile cephede savaşan vatan evlatları bunlar.

Burada ilginç olan şeyde neredeyse yüzde doksan dokuzu bulan bu zevatın içinde, kıyam ve isyanlara katılmamış oldukları bizatihi devletin yanında yer aldıkları halde sürgün edilmeleri Kürdler açısından büyük bir kırılmaya neden olmuştur.

Bu noktada siz okurlarıma sadece büyük bir Kürd aşiretinin İnönü hükümetince çıkarılan “ŞARK İSLAHAT PLANI” ile yerlerinden yurtlarından uzaklaştırılarak nasıl bir zulüm yaşadıklarını paylaşalım.

Osmanlının son dönemlerinde Sultan Abdülhamit Han bölgede Ruslardan ve Ermenilerden gelecek muhtemel bir saldırıya karşı aşiretlerin birleştirilerek Hamidiye Alayları oluşturma emrini verir.

Bu alaylardan birini, Sıpkî Aşireti Reisi Abdülmecit Beğ’e kurması teklif edilir.

Sıpkî Aşireti Hakkâri ile Xoy (İran’da) arası geniş bir alanda ikamet ettiğini ve bazı sebeplerden dolayı tahminen 1550 den sonra aşiretin o bölgeden göç ederek kısa bir süreliğine Van iline bağlı Hoşap Kalesi ve civarına kısa bir süre kaldığı söylenir.

Daha sonra ise Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesine gelen Sîpkan Aşîretî  burada uzun bir süre kaldıktan sonra,  Tutak ve Eleşkirt’e yerleştikleri görülür.

Böylesi güçlü ve nüfuslu bir aşirettir Sıpkîler.

Sipkîlerin, birisi 400 süvari 175 piyade, diğeri 400 süvari 225 piyadeden müteşekkil iki alayı vardır.

Abdülmecit Paşa da kendi aşireti olan Sipkî dışında Mankî,  Xalhesinî, Memanî  ve Retkî aşiretlerinden oluşan bir alay kurar.

Komutan Abdülmecid Paşa alaylarıyla beraber Pasinler, Malazgirt, Kafkasya cephelerinde Ruslara karşı savaşmış ve Pasinler cephesinde muhtelif yerlerinden yaralanmıştır.

Ayrıca Rusların çekilmesinden sonra bölgede Ermenilerin başlattığı mezalime karşı mücadele etmiş bacağından aldığı yara sürekli cephelerde olması nedeniyle bir türlü iyileşememiş ve vefatı da bundan olmuştur.

Kazım Karabekir Paşa yazdığı İstiklâl Harbimizin Esasları kitabında Abdülmecid Paşa’nın kendisine yazdığı mektubuna da yer verir.

Abdulmecid Paşa’nın Mondros Mütarekesi’nden sonra Kazım Karabekir’e yazdığı mektupta özet olarak şunları yazar. Ermenilerin akraba ve aşiretinin mensuplarına bölgede yaptıkları zulmü dile getirerek, artık tahammül edilemeyecek derecede tezahür eden zulme son vermek amacıyla bu konuda yapılması gerekenler hususunda izin ve müsaade istemektedir.

1915 başlarında Rus ordusuna bağlı öncü birlikleri tarafından saldırılar başlar.

Buna karşılık halk cephelerinin başında bulunan Abdülmecit Paşa, büyük bir mücadele verir.

Ancak daha sonra gelen büyük Rus orduları tarafından Serhad Bölgesi tamamen işgal edilir.

Zayıf düşen direniş bunun karşısında geri çekilmek zorunda kalır. Bunun üzerine Serhad Bölgesi’nin neredeyse tamamı güneydoğuya zorunlu göç eder.

Bir müddet Diyarbekir’de ve Urfa’nın Siverek ilçesinde kaldıktan sonra, Rusya’da meydana gelen 1917 Bolşevik Devrimi nedeniyle Rus ordusu kısmen güçlerini bölgeden çeker.

Aynı yılın sonbaharında Abdülmecit Paşa tekrar Ağrıya dönerek alayını yeniden toparlar.

Rus ordusuna ve Ermeni birliklerine karşı verdiği mücadeleyle Abdülmecit Beg böylece, tarihe kahramanlığıyla damga vuracaktır.

Cephe savaşlarında birebir kendisi alayın önünde yer alır.

Tutak ve Eleşkirt ilçeleri arasında bulunan Kılıçgedik dağında Ruslara ait bir piyade birliği ile karşılıklı çatışma içine girer.

Çatışma sırasında Abdülmecit Paşa’nın alayına top atışlarıyla büyük zayiatlar veren Rus birliğinin üzerine Abdülmecit Paşa yalın kılıç ile dörtnala atını sürer ve topu kullananları etkisiz hale getirerek topu teslim alır.

Bu olayın bir benzeri de Kars’ta yaşanır.

Kars’a kadar düşman birliklerini püskürten Abdülmecit Paşa, 1918 yılında ikinci topuda Karsta çıkan bir çatışma esnasında aynı şekilde teslim alır.

Bu iki örnek yakın zamana kadar yaşamış ve o günü gören ve olaya tanıklık yapan birçok kişi tarafında anlatılır. 

Rus birliklerini, bugünkü Ermenistan sınırını oluşturan Aras nehrinin diğer kıyısına kadar sürerek Ermenistan’ın başkenti Erivan’a kadar dayanır.

Orada Abdülmecit Paşa sınırı daha ileri götürelim diyen kendi birliğine bir konuşma yapar;“Arkadaşlar sınırımız bundan sonra Aras Nehri’dir” der.

Bu kahramanlıklar Dengbêjler tarafından birçok Kürdçe ağıtlarda anlatılır ve efsane haline gelir.

Bir asırdır bu topraklarda bu destanlar anlatılır.

Devir İsmet İnönü’nün hükümetinin olduğu ve Müslüman Kürdlere yönelik planlarının işlediği devirdir.

1926 yılının mart ayında diğer aşiretlerde olduğu gibi Abdülmecit Paşa oğulları, Zeki, Halis, Köroğlu, Reşit ile akrabaları artık ne zaman biteceği belli olmayan bir sürgün yolundadırlar.

İlk molalarını Horasan ve Eleşkirt arasında bulunan Tahir (Dehar) Belde’sinde bir handa verirler.

Abdülmecit Paşa’nın ikinci oğlu Halis Beg mola sırasında bir fırsatını bulduğu gibi atına atlar ve oradan hızla uzaklaşmaya başlar.

Askerler arkasından ateş açsa da Halis Beg yara almadan kurtulur. Abdülmecit Beg ve orada kalanlar ise Erzurum üzerinden Trabzon’a oradan da bir gemi ile İstanbul’a getirilirler.

Abdülmecit Paşa İstanbul’daki ilk izlenimlerini şöyle anlatır, büyük bir caminin olduğu yere bırakıldık.

Caminin etrafının tenha ve sazlık olduğunu, indirildikleri yerde sadece kendileri yoktur.

Zira Osmanlı-Rus harbinde onun gibi Kafkas Cephesinde savaşmış, Heyderan Aşireti Reisi Hüseyin Paşa, Xoyti Aşiret Reisi Musa Beg ve birçok ileri gelen Kürd lider şahsiyetle de orada karşılaştığını söyler.

Hatta sürgün yıllarında üstad Bediüzzaman Said-i Nursi ile de bir araya geldikleri ve içinde bulundukları durum üzerine sohbet ettikleri söylenir.

Üstadın bu fedakârlığın karşılığı bu şekilde olmaması gerektiğini söylediğini ve sitem ettiğini de Abdülmecit Paşa’nın aile fertleri tarafından anlatılır.

Abdülmecit Paşa, İstanbul’da bir müddet kaldıktan sonra gelen bir talimat ile Kayseri iline gönderilir.

Ancak gurbet ve sürgün artık kendisi için dayanılmaz bir hal almıştır.

Bir fırsatını bulup dönemin Kayseri Valisi ile bir görüşme gerçekleştirir.

Başkent Ankara’ya gönderilmesini ve orada da Mustafa Kemal ile görüşmek istediğini valiye bildirir.

Bunun üzerine vali Ankara’ya bu talebini iletir.

Mustafa Kemal, Kayseri valisinin talebini aldıktan sonra, emrindekilere talimat vererek Abdülmecit Paşa’yı Kayseri’den Ankara’ya getirmelerini ister.

Abdülmecit Paşa Ankara’ya getirilir ve nihayet görüşme gerçekleşir. 

Aslında Mustafa Kemal ve Abdülmecit Paşa birbirlerini yakinen tanımaktadırlar.

Mustafa Kemal Osmanlı-Rus Harbinin yapıldığı Kafkas Cephesinde 1916-1917 yılları arasında 16 Kolordu ve 2 Ordu komutanlığı görevlerini ifa ederken, Abdülmecit Paşa’da Sıpkanlılardan teşekkül ettiği milis kuvvetleri ile bu cephede savaşmaktadır.

Bu konuda Diyarbekirli Ekrem Cemilpaşa yazdığı “Muhtasar Hayatım” adını verdiği eserinde, kendisinin Mustafa Kemal Paşa’ya yaverlik yaptığı günlerde cephede kendisinin yaralanmadan bir ay kadar önce, birkaç bin Sipkan ve Hasenan aşiretlerinin yardımı ile Mustafa Kemal Paşa’nın; Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri aldığını yazar.

Mustafa Kemal’in bu muvaffakiyetlerinden dolayı mükâfat olarak ikinci ordu kumandanlığı ile cepheden, Diyarbekir’e geldiğini söyler.

Mustafa Kemal Abdülmecit Beg’in hal ve hatırını sorduktan sonra istediği ziyaret sebebini de sorar.

Abdülmecit Beg kendileri ve onun durumunda olanlar için bir af çıkarılması ve memleketine dönmek istediğini söyler.

Mustafa Kemal, Abdülmecit Beg’e;”Senin şarkta Ruslara karşı gösterdiğin kahramanlığı biliyorum, sana bir teklifim olacak” der.

“Gördüğün gibi Ankara’yı yeni başkent yaptık, her tarafı bomboş, yanına Tapu müdürünü vereceğim, sana Ankara’yı gezdirsin, bazı araziler gösterecek, hoşuna giden yerlerde sana istediğin kadar arazi verilsin, memlekete gidip ne yapacaksın, burada kal” der.

Diğer Kürd aşiret reislerine gönderildikleri illerde mülki erkanın kendilerine yaptığı teklifler benzeri bu teklife aynı şekilde Abdülmecit Paşa’da hayır der.

Abdülmecit Paşa ise çok çok yaşlı ve hasta olduğunu, buralarda duramayacağını, ayrıca halkını çok sevdiğini söyler ve benim yerim onların yanıdır diye cevap verir.

Mustafa Kemal Abdülmecit Paşa’nın ısrarı üzerine hemen sürgünün kalkması için emir verir.

Bunun üzerine 1928 yılının sonbaharında Abdülmecit Paşa ile sürgünde bulunan diğerlerinin de affını çıkartarak memleketlerine geri dönmelerini sağlamış olur.

Ama Abdülmecit Paşa sürgünden döndükten sonra hiçbir şeyin geride bıraktığı gibi kalmadığını üzülerek görür.

Sürgün sırasında memlekette kalan diğer aile fertlerinin üzerinde baskı ve zulüm olabildiğince hüküm sürmüş, herkes perişan bir haldedir.

Savaşta bacağından almış olduğu yara gittikçe ona sıkıntılar ve acılar yaşatmaya başlamıştır artık.

Bu vesileyle 1930 yılında Gazilik unvanına sahip olması nedeniyle askeri hastane revirine kaldırılır.

Abdülmecit Paşa’nın vasiyeti Doğu Beyazıt’ta Ahmedî Hani’nin kabrinin yakınına defin edilmek olmuşsa da İsmet İnönü’nün emriyle resmi yetkililer buna izin vermemişlerdir.

Tutak ilçesindeki Şex Şehit kabristanı yakınına defin edilmiştir.

Gerek Sultan Abdüllhamit Hanın Kürd aşiret reislerine kurdurduğu Hamidiye Alaylarının Kürd Paşaları olsun, gerekse Kafkas Cephesinde Mustafa Kemal Paşa ile birlikte aynı cephede savaşan Kürd ileri gelenler olsun, isyan ve kıyamlara katılmadıkları halde İsmet Paşa tarafından zulme uğrayanlar içinde Sıpkî Aşiret Reisi Abdülmecid Paşa sadece bir örnektir burada.

ABDÜLMECİT PAŞA’YA HAMİDİYE SANCAĞI TESLİM TÖRENİ

cemal-toptanci.png

Yarınki Yazım: SEVR, PARİS ve SYKES-PİCOT ANTLAŞMALARA KARŞI KÜRDLERİN TEPKİLERİ.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.