Kripto Ermenilerin Taşkesen ailesiyle asırlık düşmanlığı!
Son günlerde bir kısım siyaset âleminden tutun mafya çetelerine kadar vesayetleri altında oldukları kripto Ermenilerin, Erzurum Hınıs’ta kadim bir aile olan Taşkesen ailesine küstahça saldırılarının tarihsel geçmişleri günümüz Türkiye’sinde pek bilinen bir şey değil.
Sosyal medyada iki kez hashtag olan Taşkesen ailesi paylaşımları ve altında yorum yapanların, CHP ve Fetö zihniyetli malum hesaplar olduğunu sosyal hesap kullanan çoğu vatandaşlarımızın bildiğine eminim.
Bu vesileyle yapılan tezviratın perde arkasını aralama ve sahnelenen çirkin oyunun gerçek yüzünü siz okurlarımla paylaşmak istedim.
Komitacı Hınçak Ermenilerin Erzurum Hınıs’ta ilk çıkardıkları isyan, 1895 tarihli isyandır. Araştırmacı Mevlüt Yüksel Bey’in Ermeni Araştırmalar Dergisinde Erzurum, Bitlis ve Mamuratülaziz başlıklı kaleme aldıkları makalelerinde, bahse konu isyanla ilgili malumatı anlatır.
Bitlis’ten Erzurum’a geçmekte olan Nakşibenti şeyhi Taşkesenli Ahmed Efendi’nin Ermenilerce yolunun kesilmesi ile isyanın başladığı anlatılır. Şeyh Ahmed Efendi’nin ölümle tehdit edilmesi üzerine çıkan arbedede Müslümanlardan 6 kişi şehid olmuş, Ermenilerden ise 32 kişi ölmüş 6 kişi yaralanmıştır.
Ermeni çetecilerinin 16 Aralık 1895 tarihinde Hınıs halkı tarafından oldukça sevilen Şeyh Haydar Efendi ile yine eşraftan Yusuf Ağa’yı katletmeleriyle başlayan olaylar hükümet yetkililerinin ahaliden ileri gelenleri ve aşiret reislerine nasihatte bulunmasına rağmen u kez, 32. Hamidiye Alayı Kumandanı Halil Ağa’nın kız kardeşinin kaçırılmasıyla tam bir çatışmaya dönüşmüştür.
8-9 köye Ermenilerin hücumu ile devam eden olaylarda, Ermeni Taşnak komitacılardan 32 kişi etkisiz hale getirilmiş, Müslümanlardan ise 6 kişi Ermeniler tarafından şehit edilmiştir.
Bununla birlikte daha önce Ermeniler oldukça huzurlu bir şekilde yaşayan Hınıs halkı, başta tarım ürünleri olmak üzere işyeri ve evlerine yönelik saldırılar sonucunda maddi açıdan da büyük zarara uğramışlardır.
İsyanı bastırmak ve İslâm ahalinin güvenliğini sağlamak için Erzurum’dan hareket eden Şakir Paşa’nın bölgeye ulaşmasından evvel yatışmaya başlayan çatışmalar, alınan askeri tedbirlerle tamamen sone ermiş ve güvenlik sağlanmıştır.
Hatta Hınıs kaymakamı ve tarafından görevlendirilen memurlar, isyan bölgesindeki köy ve evleri tek tek dolaşarak ahalinin uğradığı zararı tazmin etmişlerdir. Hükümet yetkilileri, ayrıca bölgede yeniden benzeri karışıklıkların yaşanmasını önlemek amacıyla takviye birlikleri arttırmak suretiyle gerekli askeri tedbirleri de almıştır.
CHP zulmünü yaşayan ailenin bir ferdi olan Fuat Taşkesenliğil’in, Şeyh İbrahim hakkında verdikleri bir diğer malumatta şöyledir.
Taşkesen ailesinden bölgede oldukça saygı kazanan diğer bir zatta Taşkesenli Şeyh İbrahim efendidir. 1855 senesinde Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Hacılar köyünde doğar.
Babası Molla Muhyiddin Efendidir. Küçük yaşta tahsil hayatına başlayan İbrahim Efendi, çeşitli medreselerde eğitim görür. Amcasının oğlu Şeyh Ahmed Efendinin sohbetlerinde olgunlaşır. Hocası Ahmed Efendi ile Erzurum’a gidip, Taşkesen köyüne yerleşir.
İbrahim Efendi 1914 Osmanlı-Rus harbinde Ruslarla birlikte olan Ermenilere karşı Kafkas cephesinde talebeleriyle birlikte savaşır. Sarıkamış yakınlarında harp esnasında, bir şarapnel parçası ile ayağından yaralanarak gazi olur.
Bu yaradan dolayı topal kalır ve Topal Şeyh olarak da anılır. Birinci Dünya Harbi, Erzurum’un işgali, Ermeni zulmü ve Cumhuriyetin ilk yıllarında meşakkatli bir hayat sürmesine rağmen, talebe yetiştirmekten vazgeçmez.
1926 senesinde CHP’nin tek partili faşizmi döneminde diğer bölgede diğer ileri gelen din adamları, aşiret reisleri ve Osmanlı dönemi sancak beyliklerinde bulunmuş zatlarla birlikte zulüm görür sebepsiz yere tutuklanarak Hınıs mahkemesince, Harput (Elazığ) İstiklal Mahkemesine sevkedilir.
Yaralı ayağına ve Şubat ayının çetin kış şartlarına rağmen yaya olarak Elazığ’a gönderilir.
Elazığ İstiklal Mahkemesi tarafından, İzmir’de mecburi ikamete tabi tutulur. Bu arada köydeki evi, eşyası, hayvanları ve kütüphanesine, devlet tarafından el konulur.
Hanımı ve çocukları parasız ve açıkta kalır. Erzurum ve Pasinler’de akraba ve dostlarının yanına sığınmak mecburiyetinde kalırlar.
İzmir’de iken, bölge halkı tarafından sevilmeye başlayan İbrahim Efendi, bir süre sonra Demirci ilçesine sürgün edilir.
Demirci’de sürgünde iken, sevenlerinden Agıt Bey şöyle anlatır: “Bir akşam bazı sürgün arkadaşlarla birlikte İbrahim Efendiyi ziyarete gittik. Hepimiz sıkıntılı ve geleceğimizin ne olacağı merakı ve endişesi içinde sohbeti dinliyorduk.
Bir süre sonra bizlere; “Hiç üzülmeyin, yakında hepiniz evlerinize gideceksiniz. Çoluk çocuğunuzla refah içinde yaşayacaksınız. Ben de geleceğim, ancak ne zaman ve nasıl geleceğimi söyleyemem” dedi.
Birkaç gün sonra vefat etti ve Demirci’de defnedildi. “Ben de gelirim.” deyip burada kalışına, hepimiz hayret ettik. Bir süre sonra biz evlerimize gönderildik.
“Ben de gelirim.” sözünün manasını ancak yirmi yedi sene sonra naaşının nakli sırasında anladık.” İbrahim Efendi 3 Kasım 1927’de Demirci’de vefat eder ve buraya defnedilir.
Sevenleri tarafından üzerine bir türbe yaptırılır. 1954 senesinde türbenin bulunduğu yerden yol geçeceği için, kabrin nakli gerekir.
Bu durum, oğlu Abdülkuddüs Efendiye bildirilir ve izin istenir. Abdülkuddüs Efendi, babasının naaşını Erzurum’a nakledeceğini bildirerek, yola çıkar. Kalabalık bir cemaat ile kabir açılır.
27 sene toprak altında kalan İbrahim Efendinin kefeninde en ufak bir leke yoktur. Durum Erzurum ve Demirci’de büyük yankı uyandırır. Taşkesenli Şeyh Ahmed Efendinin oğlu Şeyh Mehmed Sırrı Efendinin nezaretinde ve büyük bir cemaatle Taşkesen köyüne defnedilir. Kabri günümüzde ziyaretgâh mahallidir.
Başta Erzurum halkı olmak üzere, bütün bölge halkının geçmişte yaşanan bu zulümlerin banisi olan CHP zihniyetinin ve gizli kripto Taşnak Ermenilerin hala zulümlerine özlemle baktıklarını başlık altında alıntıladığımız kinlerini hatırlatmak istedim.
Şeyh Ahmet Efendi
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.