Kendimizi mi Çevremizdeki İnsanları mı Değiştirmek Daha Kolay?
Çevremize baktığımda hep karşısındakilerden, eşinden, çocuğundan, iş vereninden, arkadaşlarından, trafikte tanımadığı sürücülerden şikayet eden, sürekli çevresini eleştiren insanlar görüyorum. Giderek memnuniyetsiz bir hale gelen bir toplum olmaya başladık. Maalesef tüm dünya böyle olmaya başladı. Kimse hatasını, kusurunu kabul etmiyor fakat karşı tarafı suçlamaya gelince bir düzine eksik buluyoruz.
İnsan cennet için yaratılmıştır. Cennet nimetleri sonsuz ve sınırsızdır. Yaratılış kodlarımız bunun üzerinedir. Bu yüzden dünya nimetleri insanı tatmin etmiyor, hep daha fazlasını istiyoruz. Ama şuanda dünyadayız ve bu alemle bir uyum bir ahenk içinde yaşamak zorundayız.
Beden dili bazen sözlerden daha fazla şey anlatır bize. Bir tartışma esnasında işaret parmağınız karşı tarafı gösterirken, geri kalan 3 parmak içe dönük sizi gösterir haldedir. Ama insan o üç parmakla kendisine hiç öz eleştiri yapmazken, tek parmak ile karşı tarafı ağır bir şekilde çoğu kez eleştirebilmektedir. Ruh sağlığı problemi olanlara bakın, hiçbir zaman ben destek almalıyım demezler. “ Ben hasta değilim, deli değilim, siz gidin tedavi olun “, “ sorun bende değil, sizde “ gibi söylemlerle hiçbir zaman aynayı kendisine çevirmez, her daim karşısındakileri suçlar.
Peki yüzde yüz sağlıklı birey var mı?
Hayır. Hepimiz belli genetik kodlara, hastalıklara, kollektif bilinçaltı aktarımlarına maruz kalarak dünyaya geliyor ve her şeyi bu bilgiler üzerine inşa ediyoruz.
Bu nedenle hepimiz de az ya da çok belli patolojiler, hassasiyetler, takıntılar ve davranış bozuklukları mevcuttur.
Tıpkı ailemizden getirdiğimiz şeker, tansiyon, kalp gibi genetik hastalıklarımız olduğu gibi..
Peki ben buyum ve beni böyle kabul edin mi diyeceğiz? Kendi nefsime hükmetmek başka bir nefse hükmetmekten daha kolay değil midir? Elbette daha kolaydır. İradem kendi elimde, bedenimin ve davranışlarımın kontrolü bendedir.
O zaman karşı tarafı suçlamak, yargılamaktan önce aynayı kendi bedenime, duygularıma ve davranışlarıma yöneltmem başta kendim sonra da insanlarla ilişkilerim adına daha sağlıklı bir davranış olacaktır.
Hani bir söz var ya. “Asabımı bozmayın!" Bu sözü detaylı ve derinlemesine incelediğimizde şu bilgiyi elde ederiz. Ben o kadar iradesiz, oto kontrolü olmayan bir insanım ki, asabım senin ellerinde ve onu ancak sen bozabilirsin. Bu sözün manası tam anlamıyla budur.
Hayır kontrol kumandası sizin elinizde ve sizin iradenizde olmalıdır. Yoksa insanların duygularına, düşüncelerine kapılıp ruhsal dalgalanmalar ve iniş çıkışlar yaşamanız kaçınılmaz olacaktır.
Biz ruh sağlığı alanında çalışan uzmanlar destek almaya gelen kişilere öncelikle şunu sorarız. “ Buraya kendi isteğiniz ve iradenizle mi geldiniz?"
Çünkü kişi başkalarının zorlamasıyla kendi ruhunu onaramaz.
Sorunun farkında olmalı, onu kabul etmeli ve kendisi istediği için bir uzmandan destek almalıdır. Yoksa ne yaparsanız yapın hiçbir terapi hiçbir ilaç o kişiye fayda sağlamaz.
Düşünün ki çocuk yetiştirirken de benzer şeyler oluyor.
Çocuğumuzu var olan karakter ve kişilik yapısına uygun olmadan yoğurmaya çalışıyoruz.
Ama biliyoruz ki biz değil onlar bizi yetiştiriyor.
Her çocuğunuzda farklı yeni bir şey öğreniyor ve ona göre aslında siz şekil alıyorsunuz.
Çoğu kez anneler çocuklarına şu ifadeyi kullanıyor “benimle inatlaşma, inat etme işte"
Acaba orada inatlaşan anne mi yoksa çocuk mu? Kimin tarafından baktığınız çok önemli.
Çocuğa göre anne onunla inatlaşıyor, anneye göre ise çocuk onunla inatlaşıyordur. "İnat bu çocuk" etiketi yapıştırmaktansa "kararlısın bu konu da seni anlıyorum, gel şimdi şunu şöyle yapalım" diyerek yaklaştığınızda çocuğunuzla daha sağlıklı bir iletişim dili geliştirmiş oluyorsunuz.
Suçlayıcı, parmak yönelten bir dil değil, yapıcı ve anlayan bir dil kullanmış oluyorsunuz sevgili ebeveynler.
Çünkü iki el yalnız başına ses çıkartmaz, bir araya geldiğinde ses çıkartır. Karşılıklı duyguları bölüşmek, paylaşmak, yapıcı bir dil kullanmak sağlıklı iletişimin en temel anahtarıdır.
Siz kendi hatalarınızı, fark edip, değiştirdikçe, düzelttikçe karşınızdaki kişi de bencil ya da narsist bir kişilik yapısında değilse eğer sizi anlayacak ve bu ölçüde o da kendi hatalarını benim hatam da bu deyip, sahiplenip, değiştirmeye çalışacaktır emin olun..
Toplum olarak hatalarımızın, kusurlarımızın olmasına tahammülümüz yok maalesef.
Bu da sağlıksız ve yetersiz özgüvenin belirtisidir. İnsan kelime anlamı olarak “unutan varlık" demektir.
İnsan var oldukça hatalar da var olacaktır. Ben hatalı değilim hep o hatalı demek, haklı olduğunuz bir konu da bile insanların size eleştirel yaklaşılmasına sebep olur.
Halbuki hatalar, kalıcı öğrenmemizi, kim olduğumuzu görmemizi, hedeflerimize ulaşmamız için özgür kalmamızı, önceliklerimizi fark etmemizi ve yıllar sonra tebessüm ederek o anlarımızı hatırlamamızı sağlar.
Bizi bugün ki biz yapar.
Bir olay karşısında öncelikle karşı tarafı yermek, suçlamak yerine, duygu, düşünce ve yorumlarımızı öncelikle kendi davranışlarımıza çevirmemiz daha yerinde bir davranış olacaktır.
Tıpkı Yunus Emre’ nin de dediği gibi “Yaratılanı severim Yaradandan ötürü" düsturu ile hoşgörü ve sevgi ile kendimize ve yaratılmışlara yaklaştığımız gün karanlık olan taraflarımız aydınlığa çıkacak…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.