İnfaz düzenlemesi hakkındaki düşüncelerimiz!
Efendim, koronavirüsün ortaya çıkması ile olağanüstü bir dönem yaşıyoruz. Devletimiz ve milletimiz virüsle mücadele ederken, bir anda ceza infaz yasası da gündeme geliverdi.
Pek tabîî T.B.M.M yasama vazifesine devam ediyor.
Bu arada yüzbinlerce tarafı ilgilendiren ve bir çok isteyeni ve istemeyeni olan bir yasa teklifi gündeme geldi.
Süreç hızlı işliyor.
Ancak tartışılan bir husus var ki, bir grup mahkumun daha önce infaz kapsamına alındığı halde yapılan itirazlar üzerine tasarıdan çıkarıldığını duyuyoruz.
Peki kimdir bu düzenleme dışında bırakılanlar?
Türk Medeni Kanunu'nun 124. maddesinde tarif edilen evlenme yaşına gelmeden dini nikahla yada şifahi bir akitle evlenip çocukları da olan fiili durumu aile hayatına dönüşmüş ve bu evliliğinden dolayı da ‘cinsel istismar suçu’ ile mahkum oldukları için ceza infaz düzenlemesinin kapsamı dışında bırakılanlardır.
Şu husus bilinmelidir ki, gerek evlenme vaadiyle gerek ‘sahte aşklarla’ aldatarak ve gerekse cebir, tehdit, şiddet gibi yöntemlerle işlenen cinsel istismar suçlarını işleyenler hiçbir zaman affa müstehak kişiler değildirler.
Hele bunlar küçük çocuklara karşı yapılmış ise hem cinsel istismar hem de cinayet işlemiş gibidirler.
Şunu hemen tespit edip bir kenara koyalım.
Türk Medeni Kanunu'nun 124. maddesinde göre, on yedi yaşını doldurmuş ve müteakip maddelerde gösterilen noksanlıklardan salim kişilerin hiçbir engele takılmadan evlenebileceklerine cevaz verilirken on altı yaşında ki evlilikler ise hakimin, ebeveyni de dinleyerek vereceği karara bağlanmıştır.
Bahsimize konu olan evlenme şekli, fiziki yapısı tekamül etmiş ve 17 yaşını tamamlamadan önce hakim kararı da olmadan yapılan gayri resmi evlilikten doğan ve “cinsel istismar suçu” kapsamına alınan mahkumiyetlerdir.
Yoksa istismarı da istismar edenlerin ileri sürdüğü gibi bunu 12 hatta 9 yaşa indirmek mütalaamızın dışındadır.
İstismar sözcüğünün anlamı nedir.?
-İstismar bir kişinin kendi maddi ve manevi arzularını tatmin etmek için başkasının iyi niyetini, duygularını, cinsel arzularını sömürmesidir.
- Değerlendirmemize başlamadan önce istisna edilmesi lazım gelen fiilden birisi şudur.
Evli bir kişi kanunen reşit sayılmayan bir kızı, mütenasip olmayan bir yaş farkı ile ister eşinin üstüne kuma olarak, ister aile yuvasını yıkarak (boşanarak) bir takım vaatlerle onun şehevi arzularını istismar ettiği için mahkumiyet almış ise bu grup mülahazamızın dışındadır.
Zira bu tipler nefsi arzularının tatmini uğruna aile müessesesini yıkan, fırsat bulduğunda bunu tekrarlayan ve toplumun huzurunu kaçıran kişilerdir.
İstismarın tezahürü ve neticeleri;
-İstismarın tezahürü; aşırı istek ve cinsel arzularını elde etmek için başkalarının iyi niyetini ya da cinsel arzularını sömürme düşüncesidir.
- İstismarda devamlılık görülmez ve sürdürülemez,
-İstismardan hane halkı oluşmaz,
-İstismarı toplum evlilik olarak kabul edilemez,
-İstismarda mağdur ya kendisi uyanır ya da başkası tarafından uyandırılarak sonlandırılır.
Mütaleamıza konu olay, görüntüsü itibariyle fiziki yapısı kemale erdiği halde, kanunen reşit sayılmayan yaşta iki tarafında rızası ve yuva kurmak maksadı ile yapılan erken evlilik olayıdır.
T.B.M.M. Adalet Komisyonu’nda an itibariyle görüşülen ve önümüzdeki hafta TBMM Genel Kurulunda görüşülecek olan ceza infaz düzenlemesinin dışında bırakılan ve istismar suçlarının arasında kalan bir grubun mahkumiyetidir.
Hemen şunu da ifade etmeliyim ki; bu evliliğin mevcut kanunlara uygunluğunu iddia etmiyoruz, evlenme maksadı ile olduğu ve fiili evlilik de gerçekleştiği için “cinsel istismar suçu” kapsamına alınmasını ağır buluyoruz.
Bu evlilikler her ne kadar kanuna mugayir erken yaşta yapılmış ise de iyi niyetle, samimi, aşkla, halk deyimiyle “kara sevda” ile yapılmış evliliklerdir.
Bunda bir istismar kokusu yoktur..
Hâlihazır hazır durum, Bu şifahi nikâh neticesinde çocuk doğmuş hane halkı oluşmuş, eşi kocasını, çocuğu da babasını bekliyor.
Şimdi bir de dönüp geçmişimize bakalım.
Bir çoğumuz anne ve büyük annelerimizden öyküler dinlemişizdir.
Yavrum!
“15 yaşımda gelin oldum sende on altı yaşımda kucağıma geldin, 16 yaşımda gelin oldum. 17 yaşında ise sen kucağıma geldin.”
Bu örnekler "Tarih-i Kadim"den beri devam ede gelmiştir.
Şimdi biz bu nesillere, “cinsel istismardan” mütevellit evlatlar mı diyeceğiz.?
Her dönemde kanunlar örf ve adete dikkat çekmiştir.
Yerleşmiş adetlerin kaldırılması bıçak gibi kesilemez.
Nitekim bundan önceki kanunda evlenme yaşı on sekiz iken ebeveynin rızası ile on altı yaşında evlenebiliyorlardı.
Ve dahi şimdiki kanunda yine kanun koyucu, reşit yaş sınırını kişinin on yedi yaşını bitirmiş olmasına bağlamış iken, Hakimin, ebeveyni de dinleyerek on altı yaşında da evlendirme yapabileceğini hüküm altına almıştır.
Bu izahlardan da anlaşılacağı üzere, tahsil süresinin yükselmesi, kadınlarımızın iş hayatında daha çok yer alması ve ekonomik kaygılardan dolayı tabiatı ile evlenme yaşı kendiliğinden yükseliyor, dolayısı ile mevzuat düzenlemeleri de kendiliğinden geliyor.
Bu sebeplerle gerçek vakıalara göre karar vermek lazımdır.
NETÎCE;
Yukarıda izah etmeye çalıştığımız gerekçelerle, iyi niyet gözeterek erken evlilik yapan ancak cinsel istismarla suçlanarak mahkûmiyet alan kişilerin, “kurunun yanında yaşta yanar” toptancı bakışı ile değil, gerçek cinsel istismarcılardan ayrılarak adilane bir bakışla, fiili durumun evliliğe dönüştüğü, ailenin kurulduğu, hane halkının da oluştuğu dikkate alınarak, 03/04/2020 Tarihi itibariyle TBMM Adalet komisyonu gündeminde olan ceza infaz düzenlemesine bu mağdur hükümlülerin alınmasının hakkaniyete uygun olacağını ve kamuoyununda bu yönde beklentinin olduğunu düşünüyoruz.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.