İnatçı olmak başka kararlı olmak bambaşka kavramlardır.

Bu kavramlarla ilgili ciddi anlam kargaşası vardır. İnatçı diğer anlamıyla ayak direyen kişi, hayatı doğru ya da yanlış tartmaksızın sadece kendi düşündükleri doğrultusunda algılar.

Sabit bir bakış açısı geliştirir.

Düşündüğüne inanıp, inandığını sorgulamadan savunan kişidir.

Kendi adalet terazisini kurduğunda nasıl da isyankâr olduğunu göremeyecek kadar haklılığına tutunur. Renê Descartes’in ‘Düşünüyorum öyleyse varım.(Cogito,ergo sum)’ sözünü ’Düşünüyorum öyleyse haklıyım.’ olarak revize etmiş olması muhtemeldir.

Haklı olmayı mutlu olmaya tercih etmek oldukça karanlık bir seçimdir.

Bu mizaçtaki birey idealize ettiği sonucu alamadığında durumu kayıp olarak kodlar.

Her birimiz farklı farklı mizaç özelliklerine sahibiz.

Fakat bu gibi durumlarda, mizacı besleyen bir patoloji var mı, narsisistik çekirdek gereğinden fazla gelişmiş olabilir mi gibi sorulara yanıt bulmak çok daha sağlıklı olacaktır.

Ömer Hayyâm’ın şu sözünü düşünmeden edemiyorum: Aldığın her nefesi fırsat bil, ot değilsin yeniden bitmezsin.

Kuşkusuz daha büyük daha anlamlı idealar için harcanacak zamanı sadece kör bir inat uğruna fanusun içine tıkmak akıl kârı değildir.

Kararlı olmak ise olayları çok daha geniş perspektiften ele alan bir kavramdır.

Ruh ve zihin iş birliği yaparak, ön yargıdan arındırılmış, rasyonalist bir temele konumlandırılmış, sırtı gerçekliğe dayanmış bir mücâdeleye girer.

Anthony Robbins’in de dediği gibi; 'Kararlılık, insan iradesini uyandırma zilidir. 'İrade denge üzerine kurulan bir kavramdır.

Dengenin olmadığı yerde sağlıklı bir karar mekanizmasından söz etmek mümkün değildir.

Hayat, dengede olmayanı, martının ağzındaki ufacık bir lokma gibi yutar.

İnatçı bir tutum sergilemek statik bir zeminde temellenirken, kararlı bir yapıya sahip olmak; verilen kararlarda zamanın ve devinimin akışında dinamik bir yapısı olduğunu kabul etmektir. Kararlı olan biri, sürece taliptir.

Sonuç zaten olması gerektiği gibi olacaktır.

Haklı olmak ya da başarılı olmak gibi bir tasası yoktur.

İnsan mükemmel dizayn edilmiş fakat kusurlu varlıktır.

Adeta bir heykel gibi yontulması gereken yanları vardır.

Önemli olan, yaşantımızı zorlayan kusurlu yanlarımızın olumluya evrilmesi için harekete geçmek ve hissettirdiklerine kulak vermektir.

Hissettiklerine iyi bak düşüncen olur.

Düşündüklerine iyi bak, inancın olur.

İnandıklarına iyi bak, kaderin olur.