ERCAN HARMANCI

ERCAN HARMANCI

Filozof Çocuk Atakan!

A+A-

Selamı kelama bağlayıp “Sahi; inandınız mı?” diye sormuş olayım. Günlerce haftalarca bir gündem vardı “Bir yerde bir çocuk varmış o çocuk…” diyerek sayfalardan ve ekranlardan bunu birbirlerine haber veren insanlar… Siz de duymuşsunuzdur.

Yoksa… Evet, evet o çocuktan bahsediyorum… Sizin “İndigo Çocuk” olarak duyduğunuz hatta yılların gazeteci ve akademisyenlerin “Kristal Çocuk” diye anlattıkları çocuk… 

Evet, neydi adı. Atakan… 

Filozof Çocuk Atakan (!)

Önce şunu ifade edeyim; insanlar her yaptıkları için “Ben bunu iyi yaparım” demeleri ne ahlakidir ne de akılla tutulur ve açıklanır bir yanı vardır. Bunun doğru olduğu kadar şunu da teslim etmek gerek. İyi yaptıklarınızı tevazu olsun diye üstünü örtmekte maslahata uygun değildir.

İyi bir baba mıyım? 

Bunu çocuklarıma sormak gerek bu sorunun muhatabı çocuklarımdır. İyi bir öğretmen miyim bu soruyu da öğrencilerime sormak gerek bu sorunun muhatabı da öğrencilerimdir. 

Soru sorulmadan şunu ifade edebilirim “Ben iyi bir okuyucuyum!” işte bu sorunun cevabını da benden başka kimse vermez.

FİLOZOF ÇOCUK ATAKAN KİMDİR?

Asıl meseleye gelelim… 

Çocuğun okuduğu kitap sayısı kendi yaş ve pedagojiye göre normal bir okuma sayısıdır. 

Haber öyle verildi ki sanki okula gitmeyen bir çocuk her gün bir kitap bitiriyor. İnanın çocuklar okumayı severlerse sayfası 100-200 arası kitaplardan her gün iki tane bitirebilirler. Ben de Atakan yaşlardayken köyümüze yeni kurulan kütüphanede bir kitap bitiriyor sonra bir kitapta eve götürüp evde bitiriyordum. Sanmayın ki bu bir seferliğine bir rekor denemesi için yapılan okumaydı…

O zaman kimse benim okumamı ve beni haber yapmasalar da okumaya alışkın olmayan toplum o zaman benim içinde “Bu oğlan normal değil; bu gidişle; böyle okursa kafayı yiyecek!” diyerek şaşkın ve acıyan gözlerle bakıyorlardı…

Yazıyı uzatıyorsun demeyin başta Google Arama Motoru örümcekleri ve diğer arama motorlarının örümcekleri 300 kelimeden hatta en isabetlisi 1000 kelimeden az yazıları dikkate bile almıyor.

 Bunu da paylaşmış olayım…

ATAKAN KRİSTAL BİR ÇOCUK MU?

Atakan Kristal bir çocuk mu? Bu soruyu uzatmadan şu şekilde soralım. Atakan’ı aşağıdaki seçeneklerden hangisi ile sınıflandırabiliriz?

  1. İndigo Çocuk

  2. Kristal Çocuk

  3. Yıldız Çekirdekli Çocuk

  4. Hiçbiri
     

Evet, bu bir soru ise bu soruya bilimsel veriler ile pedagojik bir cevap vereceksek sorunun cevabı çok kolay. Filozof Çocuk Atakan (!) , bu çocuklardan hiç biridir. 

Gerekçelerimin ilki şu çünkü Atakan diğer çocuklar gibi zil çalınca sınıfa giriyor ve zil çalınca sınıftan çıkıyor. Hatta Atakan diğer tüm çocuklar gibi bir kitabın başına oturup saatlerce kitap okuyabiliyor. Tüm bunlar ve daha fazlası Atakan belki farklı özgül öğrenme sorunu yaşayan öğrenme tercihleri anlamında farklı bir çocuk. 

Bu anlamda hangi çocuk farklı değildir ki…

ÖZÜR DİLEMEK İSTERİM…

Pekâlâ, bilimsel veriler pedagojide ya da çocuk ve ergen psikolojisinde bu alandaki literatürde “Kristal Çocuk” tanımlaması ve kabullenmesi var mı?Yok, ya da ben denk gelmedim.Hasbel kader bu yazıda bu cümleyi okuyan ama var böyle bir sınıflama diyen olursa ercanharmanci@hotmail.com iletişim adresime bir bilgilendirme yaparsa hem ben bir yazımda “Yanlış biliyormuşum; hatta ben hiç bilmiyormuşum” diyerek özür dileyeyim.

Bu tür çocuk sınıflandırmalarını kim yapmış ve kabul etmiştir. Evet, bu tür çocukların olabileceğine inanan bir kitle var. 

Özellikle uzak doğuda bulunan “Şifacılar” olarak bilinen kişiler bu çocukların varlığına inanırlar. Bu çocuklar onlara göre “Kurtarıcı Çocuklardır” bu çocuklar yine onlara göre tek evrende yaşamazlar. Rahat ettikleri evrende bizim yaşadığımız “Dünya” değil, işin açığı şifacılarda onların evrenleri hakkında ser veriyor sır vermiyorlar (!)

YILDIZ ÇEKİRDEKLİ ÇOCUKLARIN EVRENİ

Özellikle “Yıldız Çekirdekli Çocuklar” ne tür bir yaratık bunu onlarda bilmiyor. Hatta şifacılar İndigo ve Kristal çocuklarla karşılaşmak onları heyecanlandırsa da Yıldız Çekirdekli Çocuklara karşı gizemli bir korkuları vardır. Onları kızdırmamak gerek çünkü onlar “Hopos pokus…” demeden bile sadece bakışları ile istediklerini yapabilen hatta yaptırabilen çocuklardır.

Şimdi kalkıp bu çocuklar hakkında bilgi vermeye kalkmam gaybı taşlamaktan öteye geçmez. Çünkü sağlıklı ve normal bir zihnin kaldırabileceği bir bilgi yok da ondan yoksa bilmediğimden değil (!)

Bu tür çocuklarda değil ama dikkat ve odaklanma süreleri yüksek ve normalin üstünde olan çocukların en belirgin özellikleri gözlerdir. Bu zaten bilimsel olarak kabul edilmiş tezlerde bile bu bilgiler savunulmuştur.

Neden burada gözlere ekranlarda çekim teklikleri ile ön plana çıkarıldı görenler mantıklı düşünmesin diye yapıldı. Ekranlardan verilen mesajların ilk hedefi muhatabın mantıksal düşünmesine en aza indirmektir. Bunun gözler üzerinden yapılması bu alana hâkim olanların bildiği bir gerçektir. Hocam “Ama siz gözlerini gördünüz mü? Valla ben korktum” bunu sadece öğrencilerim değil sizlerde bir birlerinize söylediniz… Haydi, itiraf edin…

FİLOZOF ÇOCUK ATAKAN EKRANA ÇIKMADAN BİR GÜN ÖNCE...

En önemli soru şu “Bu çocuk ekrana çıkmadan bir gün önce ne olduysa o gece yatağına yattıktan sonra mı oldu?” sorusudur. Bu çocuk şayet anlık olarak böyle olmadıysa beş aydır kitapların üzerine kapanıp kitap okuduysa normal bir çocuk. Bu çocuk her sabah diğer çocuklar gibi okulun kapısından giriyor zil çalınca evine doğru gidiyorsa diğer çocuklardan farkı ne? Bana göre tek farkı belki özgül öğrenmesi… Belki de birileri “Evet, işte aradığımızı bulduk!” demeleri ile başlayan bir süreç…

Pedagojik açıdan bakarsak ilköğretimin ilk kademesinde bir çocuk tüm bu alanın bilim adamları tarafından kabul edilmiş soyut muhakeme yetisi gelişmemiştir. Bir fark varsa o zaman çocuk bunu ifade edebilir durumda olmalıdır. 

Bunun ispatı ise ekranda birkaç cümle ile mümkün değildir.

Sizde şahit olmuşsunuzdur bu çocuk okuduklarını mı ekranda paylaştı yoksa kendisine verilen metinde olanları mı ifade etti? Kitap isimleri ve bazen bir iki kitap adı… 

Röportajı yapan ve haberi verene verilen direktif kitap içerikleri çocuğa sorulmayacak… Yoksa… Hayır, bana öyle bir direktif verilmedi. Ben soracaktım aslında “Tüh unuttum!“ pişmanlığı mı?

OKU DA NE OKURSAN OKU!

Bir başka açıdan çocuk 250 felsefe kitabı okuyor ama öğretmen yılın okuyucusu olarak MEB yetkililerini haberdar etmiyor. Öğretmenler öğrencilerin ne okuduğuna neden karışmıyor ve takip etmiyor… Belki savunma şu “Öğrenciler afedersiniz ben ifade etmeyeyim siz anladınız o içerikli kitapları okuyacaklarına felsefe içerikli kitaplar okusunlar!” mı denilmiş olabilir… Bilmiyorum…

Bildiğim ve ivedi olarak yapılması gereken okullarda öğrencilere “Oku da ne okursan oku!” kodlamasını yapmaktan vazgeçilsin. 

Okul ve sınıf kitaplıkları ve kütüphanelerde bulunan kitaplar oradaki öğrencilerin zihinsel ve ahlaki gelişimine uygun olarak yeniden gözden geçirilmelidir.

ÖĞRENCİLERE OKUMA REHBERLİĞİ YAPMALI MIYIZ?

Mutlaka ortaöğretimde öğrencilerin okuduğu kitaplar hakkında veli bilgilendirilmesi yapılmalıdır ve okunan kitaplar konusunda alanının uzmanı kişiler tarafından okuma ve kitap rehberliği yapılmalıdır.

Öğrencin kendisine uygun olmayan kitapları okumada ısrar ederse kesinlikle veli izni alınarak okunmasına izin verilmelidir. Evde ana babalar okulda öğretmenler öğrencilerin yiyip içtiklerine karşı “Ne yersen ye; ne içersen iç” demedikleri gibi okuduklarına karşı da “Oku da; ne okursan oku!” asla dememelidirler.

Gelelim neden Atakan haftalarca ulusal ve uluslararası medyada gündem edildi? Atakan çok okuyan bir çocuk mesajı vermek için değildi. Atakan iyi ve hızlı bir okuyucu mesajı değildi… Atakan eleştirel ve analitik düşünce ile kendisinin ve toplumun sorunlarına çözüm yolları geliştiren bir çocuk mesajı değildi… Hele hele “Çocuklar siz de Atakan gibi felsefe kitabı okuyun!” bu mesaj hiç değildi.

Yazının sonuna gelirken kısaca ne yapılmak istenildi buna cevap arayalım…

NEDEN ATEİZM ÇÜNKÜ...

250 felsefe kitabının içinde “Ateizm ve Nihilizm” içerikli kitaplar seçildi. Oysa felsefe okuyanlar bilir felsefe içinde bu kitapların ağırlığı incir için çekirdek neyse o şekildedir… Neden felsefe içinde bir tanrıyı kabul eden değil bir tanrıyı sorgulayan felsefecilerin oranı % 3 bile değilken neden 250 düşünürden ateist ve nihilist olanlar tercih edilip ön plana çıkarıldı. Neden Atakan’ın ekranlardan verdiği mesaj “Arkadaşlar, ben bir yaratıcıya inanmıyorum sizde inanmayın zaten bir gün tüm dünyada inanan kimse kalmayacak!” mesajı verildi… 

Bu mesaj Atakan’ın mesajı mıydı? Yoksa…

FİLOZOF ÇOCUK ATAKAN GERÇEĞİNİ AÇIKLIYORUM...

Dünyada iyilikten güzellikten rahatsız olan küresel güçler yılar yıllar önce alanında uzman küresel iletişimciler ile kendilerine çalışma planları ve planlar için stratejiler belirlerler. 

Toplum buna kısaca “Bu bir proje” der… Evet, bu bir proje…

Atakan olayı da yukarıda ifade ettiğim gibi “Okuyan Çocuk” “Süper Okuyan Çocuk” “Filozof Çocuk” haberi asla değildir. 

Bu bir projenin bir ayağıdır. 

Bir başka proje ile çocuklar babalardan uzaklaştırmak için “Babasız Çocuklar Projesi” yapılmıştı. 

Küresel anlamda yapılan sözleşmeler ve hukuksal düzenlemeler ve ekran baskıları ve mobbing leri ile bu proje aslında kısa zamanda hedefine ulaştı.

Bu projeden önce ise kadına iş ve çalışma hayatı özendirilerek “Kadınsız Aileler Projesi” hedefine ulaşmıştı…

Atakan küresel güçlerin projelerinin hangi ayağına meze edildi? 

Bu proje kısaca “Çocuklara Karışamazsınız Projesi” ya da “Çocuklar Sizin Değil Dünyanın!” bu proje ile ne hedefleniyor? 

Çocuklara ve öğrencilere ekranlarda film ve diziler hatta reklamlar; sayfalarda ise popüler romanlar ve haberler ile “Ben özgür olmalıyım; Hayatım ve tercihlerime kimse karışamaz!” kodlaması yapmaktır.

Malum küresel güçler hangi dinden olursa olsun insanların ve özellikle de toplumların inançları uygun yaşamları onları hep rahatsız etmiştir. Küresel güçler toplumlara sundukları maddi ve manevi tekliflerle onları dinlerine karşı yabancılaştırmak ve ötekileştirmek istemişlerdir.

İnanç göstergesi ile demografik verilere baktığımızda ise her geçen gün yetişkinlerden din eksenli bir düşünce ve yaşayış hızla artmaktadır. Küresel güçlerin en büyük korkusu çocukların ve gençlerin de din eksenli bir düşünüşü tercih etmeleridir. İşte bunun için onlara özgürlük kodlaması ile din alanı kamufle edilmektedir.

Yakın bir gelecekte bir anne ve baba çocuğuna dinini anlatmak hukuki yaptırımları olan özgürlüğü kısıtlayıcı eylemlerden sayılacaktır. Hatta namazı özendiren; namaz kılma tercihini yönlendiren aileler psikolojik destekle rehabilite edilecektir. 

Kısacası Filozof Çocuk Atakan (!) gibi “Ben inanmıyorum, kimse benim inancıma karışamaz!” diyen çocukları gördükçe küresel güçler ağızlarında puroları ile göbeklerini kaşıyacaklardır… İşte bunun için… 

Kendimizin ve çocuklarımızın cenneti için onlara her daim bedeli ne olursa olsun “Hakkı ve Sabrı tavsiye edenler” içinde olmaya gayret edelim.

ATAKAN AÇIK VERDİ…

Buna sizde şahit olmuşsunuzdur. Atakan aslında açık verdi… Annesini kendisinden uzaklaştırılmasını sosyolojik ve psikolojik olarak doğru okumak gerek… Bu kendiliğinden bir tepki mi yoksa program yapımcısının bir beklentisi miydi? 

Bu şimdilik soru olarak kalsın…

Selamı kelama bağlarken “Evet, çocuklarınıza karışın kendinizin ve onların cenneti için onlar rüşte erinceye kadar onların tercihlerine de karışın!” yoksa hem biz hem onlar hem de bu toplum kaybeder kazanan üzerimizde oyun oynayanlar olmasın…

Medya ve İletişimci

Ercan Harmancı

ercanharmanci@hotmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.