Eğitimci, Yazar ve Aile Danışmanı Saliha Karahan HuhuNewsTV’de: İşte ayrıntılar…

Eğitimci, Yazar ve Aile Danışmanı Saliha Karahan HuhuNewsTV’de: İşte ayrıntılar…

Türkiye’nin en önemli eğitim kurumlarında uzun yıllar görev yapan, eğitim camiasının önemli isimlerinden Eğitimci, Yazar ve Aile Danışmanı Saliha Karahan, “+ İNSAN” program ve köşe yazılarıyla HuhuNews TV ailesine katıldı.

A+A-

Eğitimci, Yazar ve Aile Danışmanı Saliha Karahan, köşe yazıları ve Türkiye’nin en seçkin isimlerin konuk olarak yer alacağı ‘+İNSAN’ programıyla bundan böyle HuhuNews TV takipçileriyle buluşacak.

SALİHA KARAHAN Kimdir?

Eğitimci, Sosyolog ve Aile Danışmanı olarak uzun yıllardır önemli kurum ve kuruluşlarda görevlerde bulundu. Halen bir özel eğitim kurumunda devam etmektedir. 

Kırıkkale Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden 2003 yılında mezun oldu. 2005 yılında Gazi Üniversitesi’nde Yüksek Lisansını tamamladı.

Başkent Üniversitesi’nden 2010 yılında Aile Danışmanlığı eğitimini aldı. Yine Başkent Üniversitesi’nden 2018 yılında Yaşam Koçluğıu eğitimini tamamladı. 

Evli ve 2 çocuk annesi olan Saliha Karahan, 19 yıldır farklı bir çok kolejde rehber öğretmen ve idareci olarak görev yaptı. 5.000’den fazla aileyle özel görüşmeler yapan Saliha Karahan, eğitim hayatındaki tecrübelerine sürekli yenilerini ekledi. Halen özel bir okulda rehber öğretmen ve kendi özel ofisinde aile danışmanlığı yaparak ailelerin hayatlarına dokunmaya devam ediyor.

HuhuNewsTV’de ise +insan programıyla aile, iletişim, psikoloji ve eğitim konularında kamuoyunu bilgilendirmeyi sürdürüyor.

İşte Saliha Karahan’ın ilk yazısı:

Mutlu ailelerin mutsuz çocukları!

Hayatımıza değil huzurumuza ortak olan çocuklarımız.

Ne kadar korursak o kadar sorun yaşıyorlar, ne kadar elimizin altında tutarsak o kadar uzaklaşıyorlar bizden…

Fazla huzur yüklemesi yaptık sanırım. O kadar huzurlu ortamlar sağlamaya çalıştık ki en ufak bir sorunda ya kendi psikolojileri bozuldu, ya ergenliğin arkasına saklandılar ya da bizi suçladılar.

Anne baba olarak en büyük derdimiz can parçalarımız olan evlatlarımızı olumsuzluklara karşı korumak ve sağlıklı büyütmek ancak biz ne kadar korumaya çalışsak da vakti gelince olumsuzluklarla, problemlerle karşı karşıya geliyorlar. Sonra da işin içinden çıkamıyorlar. Bu bazen basit bir arkadaşlık ilişkisi, bazen öğretmenle iletişim… 

Çocukluğu boyunca korunmuş, hayatla mücadele etmemiş bir çocuk için artık yetişkin olduğunda bir evliliği yürütmek çok zor oluyor. Kendisinden farklı biriyle aynı evi paylaşmak, onun için fedakarlık yapmak, kendinden ödün vermek…

Sonra ‘’Şimdiki gençler de evliliği yürütemiyor.’’ 

’’Bu nesil de çok duyarsız.’’

‘’Şimdiki çocuklar da çok nankörler.’’

Gerçekten, bu çocuklar kendi kendilerine mi böyle oluyorlar. Biri de çıkıp demiyor ki: ’’Neden?’’

Atladığımız nokta şu ki; çocuklara öğretmemiz gereken en önemli şey; çatışma durumları ve negatif olayların hiç olmayacağı değil bu durumlarla nasıl mücadele edileceğidir. 

 Sorumsuzluğu, duyarsızlığı farkında olmadan belki de biz öğretiyoruz. Hep yanında var olarak, hep yardım ederek, hep onların yerine planlar yaparak…Belki de mücadele etmelerine hiç fırsat vermeden.

Oğlum sekiz yaşında, ilkokul üçüncü sınıfa gidiyor o zaman. Ödev yaparken, sürekli onunla birlikte durmamı istiyor. Neden mi? Çünkü daha küçükken, ben hiç yalnız ödev yapmasına izin vermedim. Aman yanlış falan yaparsa dünya başımıza yıkılır çünkü. Neyse sorunun, kendimde olduğunu biliyorum. Ama tam bir karmaşa, kurtulamıyorum. 2019 yılının Eylül ayı. Hayatımızda çok şey değişti. Eşimin beyin kanaması geçirdiği gün. 

Kendine ve çevrene ne kadar huzurlu bir ortam sağlamaya çalışırsan çalış. Problemse problem, sorunsa sorun. Hayat durdu. Çocukların başarıları falan umrumda değil, isterlerse hiç ödev yapmasınlar. Eğitim hayatlarını düşünmüyorum. Çünkü canım yanıyor. Tek bir derdim var; eşime bir şey olmasın. 

15-20 gün  hastanede refakatçi kaldım. Çocuklar bazen evde bazen arkadaşlarımda kalıyor. Hayatımın belki de en zor günleriydi, desem az olmaz. Günler sonra çok şükür eşimi  hastaneden çıkartıp, eski düzenimize döndüğümüzde, oğlum okuldan geliyor ve ödevini bana hiç söylemeden yapıyor.

Ne oldu da benim onca uğraşla öğretemediğimi, bensizken 15 günde öğrendi bu çocuk.

Evet 3-4 yılda benim öğretemediğimi 20 günde hayat öğretti. Belki bir mecburiyet, belki problem alanı, belki sorunla baş başa kalmak oğlumun sorumluluğunu yapmasına sebep oldu.

O gün öğrendim ki; çocuk olsun, yetişkin olsun, insan her sorun yaşadığında hep bir adım ileri gidiyor.

Bunun için korkmayın ağlamaktan, üzülmekten.

Her üzüntü mutlaka bir şeyler öğretir insana.

Her gözyaşı bir eksiğimizi görmemize sebep olur.

Bizler çocuklarımızın problem alanlarını etraflarından temizlemeye çalıştıkça, aslında kendilerini geliştirmelerine engel oluyoruz. Derdimiz, çocuk büyütmekse, bu büyüme her anlamda gerçekleşmeli. Sadece özgüveni büyütüp, hoşgörüyü ihmal edersek, çocuk kendini gerçekleştiremez. Sadece sevgiyi verir, üzüntüden uzak tutarsak, çocuk, başına gelen olumsuz durumlarla nasıl baş edeceğini bilemez. Çocuğumuzun sadece duygularına değer verip, düşünmesine izin vermezsek, hayatında karşılaştığı problemleri çözemez, analiz edemez.

Kaygı ve korku içinde büyütülen çocuklar, iyi korunmadıklarını hissederek anne ve babalarına tam olarak güvenemezler. Bu güvensizlik zamanla aidiyet duygularının zarar görmesine neden olur. Bu nedenle biz ne kadar güçlü ve iyi hissedersek, ne kadar rahat davranırsak çocuklarımız da sıkıntı yaşasalar bile güvende ve iyi hissederler.

Güzel anne ve babalar!

Unutmayın ki siz, çocuğunuz için seçilmiş en iyi ailesiniz. Çocuğunuzu koruyacak, yetiştirecek en iyi aile sizlersiniz. Hata yapmaktan korkmayın, eksik yaşatmaktan korkmayın...

Hepimiz büyümek için; Mutluluk kadar acıya ihtiyaç duyarız. Gülmek kadar da ağlamaya...

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.