Darbenin sebebi yeni partiler mi?
Tam olarak hatırlamıyorum ama 1969-70 yıllarından biriydi.
Üniversite öğrencisiyim İstanbul’da.
O zamanların gazete köşe yazarları bugünkünden oldukça farklı ve cins adamlardı.
Mesela Yeni İstanbul diye bir gazete vardı, yine o zamanlar en renkli yazarı Necip Fazıl Kısakürek’ti
Akşam Gazetesinde ‘Şeytanın Gör Dediği’ başlığıyla köşesinde yazılarını neşreden Çetin Altan nasıl olduysa, birkaç gün üst üste Necip Fazıl’a laf atma cüretini göstermişti.
Erenköy’de komşusu olduğum, Necip Fazıl ise artık durması ve kendisi ile ilgili yazılarına son vermesi için Çetin Altan’a şu başlıkla cevap vermişti.
“Çeto, çeto üstüme gelme seni kalemimin altında ezerim.” demişti.
Şeytanın gösterdiklerini köşesine taşıyan Çetin Altan, Necip Fazıl’ın bu iki cümlelik cevabını aldıktan sonra ancak durabilmişti.
Nereden mi bu anı aklıma geldi, neden geldi?
Onu konuşalım dedim bugün!
Evet, Şeytanın Gör Dediği pencereden günümüzde siyaset yapanlar, yorumlayanlar ve onu kendilerine malzeme edenler gördüğünüz üzere gündemden bir türlü düşmüyor.
Kullandıkları dil agresif, kullandıkları dil ayrıştırıcı ve nihayet kullandıkları dil ülkeyi ve vatandaşı tehdit eden boyutta!
Hem de ülke olarak yaşadığımız bir musibetin bize yaşattığı insan kaybımız acılarımız devam ederken.
Bu dilin anahtarı DARBE sözcüğüdür!
Kim kullanıyor bu anahtarı söylemeye gerek yok ana muhalefetin seçilmiş sözcüleri, onların taşeronları olan medya ve basının satılık kalemleri.
Neden mi kullanıyorlar?
Ülkenin tehdit, kaos ve gerginlikler içinde olması için!
Başta İstanbul olmak üzere kentlerin meydanlarında Molotoflu- gazlı hava kirliliğinin ülke ekonomisine vermesini arzuladıkları zarar için.
Peki, günümüz Türkiye’sinde ne zamandan beridir bu anahtarı kullanıyorlar?
Ne hikmeti varsa, son bir yıl içinde Ak Partiden ayrılan ve geçmişlerinde makam görmüşlerin kurdukları yeni siyasi partilerden sonra.
Yani kısaca anlayacağınız Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan’ın kurdukları partilerden sonra.
Perde arkasında konuşulanlar ve kurulan iki partiye kiralık vekil transferlerinin gerçek amacı, 2023 seçimlerine kadar onların ayakta kalamayacakları ön görüsü ve bunu önleme hezeyanıdır.
Çünkü iki yeni partide de bu süreçte adeta Korona test sonucu pozitif çıkmış gibi, millet nezdinde hastalıklı görüldüğü için kaçınılıyor.
Sizce de çok ilginç değil mi?
Bu bir tesadüf olabilir mi?
Bence değil, bilakis Şeytanın Gör Dediği pencereden bakınca, şeytani bir siyasetin bu ülkede kaotik ortam için nüfuz ettiğini görmemek elde değil.
Günümüz başkanlık sistemine, onun başarılı yönetimine ve yönetim anlayışına, karşı durma adına dizayn edilmek istenen bir Türkiye özlemi içindeler.
Türkiye’nin önlenemez başarılarını hazmedemeyen dış mahfiller adına, terör örgütleri adına bunu icra ediyorlar.
Bütün bir arzuları, bütün bir hedefleri kendilerinin de belki farkında olmadığı; IMF’nin kapısında dilenci,
AB’nin ve ABD’nin kapısında yeni Sevrleri , yeni Sykes-Picotları imzalama özlemi içinde yanıp, yanıp tutuşuyorlar.
İP ile HDP’nin arasındaki şov da bu oyunun bir parçası.
Ama bilmiyorlar ki, bu millet Necip Fazıl gibi onları da kalemlerinin altında ezeceğini.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.