SEVDA AKYÜZ

SEVDA AKYÜZ

Çocuğun Kendi Olması/Olamaması

A+A-

Dünyaya gözlerini açtıkları andan itibaren bütün çocuklar ağlar, güvende hissetmezlerse hayal kırıklığı, acı hissetme, gibi duygusal tepkilere sahip olurlar. 

Çocuklar yaşları ilerledikçe farklı duyguları keşfeder ve öğrenirler böylelikle her türlü duygu ile baş edebilmeye alışırlar.

Çocuğun duyguları anlamlandırabilmesi için yetişkinlerin yönlendirmesine onların duygularını ifade edebildikleri kelimeler ile tanıştırılmasına ihtiyaç duydukları anlar olur.

Anne ve baba ile yaşamayan, devlet korumasında, koruyucu aile yanında kalan çocuklar içinde bu durum aynıdır.

Her durumda çocukların göstermiş oldukları duyguları eksiklik, zayıflık, ya da gereksiz tepki gibi karşılanmamalı bunun için kaygılanılmamalı. 

Çocuk öğrenen ve taklit edebilendir.

Ara sıra çocukların yoğun duygular yaşaması ve bunları uzun süren veya şiddetli tepkilerle dışa vurması kurumda kalan çocuk ile ilgilenen bakıcı için ve koruyucu ailesi için sorun gibi görülür.

Endişe edilebilir.

Bazı çocuklar duygularını daha yoğun yaşarlar, bu durumlar kişiler tarafından çocuğun duyguları tanıması için bir fırsat olarak görülmelidir. Deneyimlediği her olayı bir farkındalığa dönüştürebilirse uzun vadede çocuğun duygusal olarak daha esnek ve güçlü olması sağlanabilir.

İletişim ile kendini anlamasını sağlama tam burada çocuk için ağrı kesici etkisi yaratacaktır.

Duygularının isminin konuşması ya da onaylanması gerekebilir.

Örneğin,

Çocuk seviyorum, sevmiyorum kelimelerini gerçek anlamda deneyimlemeden sırf kişiyi ikna etmek adına gerçek duygusunu ifade etmekten kaçınabilir.

Çocuğun kendi duygularını ifade edebilmesine fırsat verilmeli.

Bu sayede birlikte geçirilen zamanda kendisine hissettirilen duyguları doğru aktarabilme fırsatı verilmiş olur. Çocuk hiç sevilmediği birine karşı sadece biyolojik ailesi diye, onun tarafından gerçek anlamda sevileceğinden emin olmadan ona karşı hissedecekleri doğru olabilir mi?

Bu şekilde kendi olması beklenebilir mi?

Kendi olabilmek yeterince sevilenlerin, ya da sevilmediğinde buna sebep olan durum/duygu ile baş edebilenlerin sahip olabileceği bir ayrıcalıktır.

Çocuğun başkalarının gözünde değer aramaya çalışması, yeterince onaylanmadığından, kendi olabilme, yolunu bulmasını da zorlaştıracaktır.

Çocukların duygu ve eylemleri karşısında doğru yönlendirilmemiş olması onu, değer görme ihtiyacının, karşı konulamaz baskısı ile hep beklentilere göre hareket eden bir zavallıya dönüştürür. 

Örneğin; sevilmek çocuk için ne ifade ediyor diye sorsak. O da bize yanında olmak, sarılmak, güvenmek, güvende hissetmek… Diye karşılık verse, buna cevaba rağmen biyolojik aile ona bunu sağlayabiliyor mu sorusu karsında cevap hayırsa çocuğa asla onları sevmesi tembih edilemez. 

Sevme, sevilme ve sevilmeme gibi duyguları anlamlandırabilen çocuklar, duygularını ifade edebilme yeteneğine kavuşturulmamış çocuklar ilerde;

Herkesi boş verip, kendini değerli hissetme çabasına yanlış tercihlere başvurarak girebilir. Bu şekilde davranışlar onun kendisini daha da değersiz hissetmesine sebep de olabilir.

Çocuk farklı yaş gruplarında duygu ve davranışları ailesi/bakıcısı/koruyucu ailesi tarafından öğretilmediyse, genelde onaylanmadıysa, olduğu gibi de kabul edilmeyip, yargılandıysa; çocuk zihni kendinin ve herkesin değersiz olduğu inancıyla kaplanabilir.

İçinde büyüttüğü duygu ve davranışları onu mutsuz ettiği için kendini, bilinçaltının sağlıklı davranış şekillerine bırakamayabilir.

Çocuğun zihninin çevrem tarafından değerli bulunmuyorum, başarısızım inancı, kötü hissetmesine neden olur. Bu histen kurtulmak için çevresi tarafından değerli bulunacak şekilde davranmaya, duygu ve davranışlarını kontrol etmeye çalışır. 

Çevresi tarafından duygu ve davranışları onaylanan çocuk her türlü duygu ile baş edebilmeyi öğrenmiş gibidir. Duygu ve davranışları onay gördüğü için stresi düşüktür, içinden geldiği gibi davranır çünkü içinden gelen duygu ve davranışlar kötü hissetmesine neden olmuyordur. Demek ki duygu davranışları doğrudur. Devamlı nasıl davranmalıyım, nasıl hissetmeliyim üzerine düşünmez. Zaten bilinçlendirilmiştir.

Çocuklar ne yaparsa yapsın doğru davranış sahiplenilir, yanlış davranışlarda sorumluluktan kaçınılır. Çocuk suçlanır kişi asla kendini yargılamaz. Çocuğu duygu ve davranışları öğretme konusunda kendi ne kadar yetkin ve etkin bilmez. Bu nedenle bilmeyene de iteklememeli çocukları..

Bu çocuklar duygusal, duygularını kontrol edemiyorlar demek kolaydır ve suçun çocukta olmaması kişiler için genel olarak hiç bir şeyi değiştirmeyecektir. Çocuğun duygusal stresi, hayat boyu devamlı yükselecektir. 

Bu durum;

Çocukları, aşırı tepkisel, aşırı hassas, kendi sorunlarını kendi çözemeyen, sürekli değersizlik duygusunu besleyen, kısır bir döngüye dönüşecektir.

Kaçırdığı şey hayatı olur, minicik şeylerle bile mutlu olabilecekken tatminsizlik duygusu her geçen gün büyümeye maalesef devam edecektir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.