CEMAL TOPTANCI

CEMAL TOPTANCI

CHP'nin Kürtlerle ilgili kirli tarihine devam -2

A+A-

1960 Askerî Darbesi’nden sonra, Demokrat Parti kapatılmış, merkez sağda 11 Şubat 1961’de Adalet Partisi, 13 Şubat 1961 ise Ekrem Alican’ın Genel Başkanlığında Yeni Türkiye Partisi kurulmuştur. 

15 Ekim 1961 milletvekili genel seçimlerinde YTP’nin güçlü olduğu bölgeler Güneydoğu Anadolu (%38,12) ve Doğu Anadolu (%34,20) bölgesidir. 

1961 seçimlerinde, YTP’yi Kürt kökenli büyük toprak sahipleri, toprak ağaları desteklemiştir. 

Dr. Yusuf Azizoğlu’nun zamanın mahrumiyet bölgesi doğu illerine altyapı ve kalkındırma hizmetleri götürmeye yönelik kararlı çabalarından dolayı, ne yazık ki, CHP’liler tarafından sözde bölgecilikle itham edildiği görülür. 

Türkiye siyasi hayatında “Kürtlük” eksenli politika ile özdeşleştirilen ilk yasal parti, 1961 yılında ekseriyetle Celal Bayar’ın Kürtlere yönelik güttüğü olumsuz politikalar yüzünden, DP’den ayrılmış üyelerince kurulan Yeni Türkiye Partisi’dir. 

Bu konuda YTP için siyaset tarihimizde, 1990’larda Kürt nasyonal partileri ortaya çıkana kadar, “Türkiye siyasi tarihinde genel olarak Kürt seçmenlerle özdeşleştirilen tek parti YTP olmuştur.” yakıştırması yapılmıştır. 

Yapılan bu yakıştırmanın asıl nedeni, 1961 milletvekili genel seçimlerinde YTP’nin özelikle Doğu ve Güneydoğu’da aldığı oldukça başarılı sonuçlar olmuştur. 

Mesela bölgede oldukça sevilen Dr. Yusuf Azizoğlu’nun şahsında partisi YTP, Diyarbekir’de %42,75 gibi bir oy almış, Türkiye genelinde o seçimde 65 milletvekili çıkarmıştır. 

Ülke genelinde %13,7 oy alan ve o seçimde 67 ilin 16’sında birinci olan YTP’nin bu başarıyı gösterdiği iller arasında, Diyarbekir, Van, Adıyaman, Bitlis, Bingöl, Siirt ve Muş bulunmaktadır. 

Dr. Yusuf Azizoğlu’nun mahrumiyet içinde bırakılmış Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kendi alanında yaptığı altyapı ve kalkındırma hizmetleri gerçektir. 

Elbette ki, Yeni Türkiye Partisi’nin (YTP) bölgecilikle itham edilmesine vesile olan asıl bu hizmetleri değildir. Zira Sağlık Bakanlığının kurulduğu 03.05.1920’den 1962’ye kadar bakanlık görevinde bulunmuş, Adnan Adıvar, Refik Saydam, Rıza Nur, Sadi Konuk, Behçet Uz ve Lütfü Kırdar’ın da içinde bulunduğu 18 Sağlık Bakanının yaptıklarının toplamının iki katını sadece bir buçuk yıla sığdırdığına zaten bütün ülkenin tanık olmasıydı. 

Peki, Azizoğlu’na CHP’nin bunca saldırmasının asıl nedeni neden olmuştu? 

Gerçekten CHP’lilerin iftira ettikleri gibi Azizoğlu Kürtçü ve bölgeci miydi? 


Eğer bu doğru olsaydı gazeteci Cüneyt Arcayürek’in, “Cemal Gürsel’in YTP’ye 1 Milyon liraya yakın maddi destek sağladığı” nasıl doğru olabilirdi? 

Hani o Cemal Gürsel değil miydi, 25 Ekim 1960 günü Diyarbekir Belediye Meydanı’nda, “Kürdüm diyenin yüzüne tükürün!” diye, Kürt varlığını inkâr eden darbeci ABD generali? 

Peki, nasıl olur da bir Kürtçü partiyi finanse ederdi? 

BMM’de hakkında açılan oturumda, başta CHP Ankara Milletvekili ve Dâhiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Hıfzı Oğuz Bekata’nın kendisi hakkında tezvirattan başka bir şey olmayan ithamlar neden yapılmıştı? 

Gerçekten o bir Kürtçü müydü? 

Hayır. Bakanlık yaptıkları süreç içinde, rahmetli babam Mikdat Toptancı kendilerinin (Ankara’da Sağlık Bakanlığında) bir bürokratı olarak görev yapmış olması nedeniyle oldukça yakınında bulunmuşlardı. 

O günleri dede dostumuz Azizoğlu’nu yakından bilen biri olarak, “Asla böylesi bir düşünceye sahip değildi. Bütün suçu, bölge ve Türkiye’nin geri kalmışlığına dair duyduğu üzüntü ve bu haksızlığı giderme hususunda sahip olduğu azimdi. Sadece bölgeye değil, bütün Türkiye için büyük bir gayret ve gecesini gündüzüne katan çalışma azmi içinde bir siyasetçi olarak tebarüz etmişti. Onun bu azimli ve gayretli çalışmaları elbette bütün Türkiye’de olduğu gibi bölgede de takdir görmekteydi.” diyordu. 

Ancak bu gerçeklerin dışında Dr. Yusuf Azizoğlu için, İsmet İnönü tarafından yapılan, “Türkiye Cumhuriyeti, payidar olduğu sürece o ve onun gibi adamlar bir daha asla kabineye giremeyecektir.” yakıştırmasının nedeninin ve işin asıl mahiyetinin çok daha farklı olduğunu yıllar sonra öğrenmiş olacaktık. 

Dr. Yusuf Azizoğlu yıllar sonra dostlarıyla paylaştığı çok önemli bir bilgiden dolayı başta İsmet İnönü ve CHP ciddi bir rahatsızlık yaşıyordu.

Zira bu oldukça büyük bir ihanetin bilinmesiyle ilgili bir sırdı. 

Mustafa Kemali Kimler Zehirleterek Öldürmüş? 

1977-78 yıllarında 2. MC döneminde Millî Selamet Partisi’nden (MSP) Diyarbekir’den Senatör seçilen ve o dönemde Orman Bakanlığı yapan Sabahattin Savcı’nın yazdığı bir yazıda, Mustafa Kemal’in ölümüyle ilgili ilginç iddialarda bulunduğunu görürüz. 

Sabahattin Savcı, bu tarihi yazısında söz konusu bu sırrı gündeme taşır. 

Onun yazdığı belgede, Mustafa Kemal’in İnönü, Kasım Gülek, Şükrü Kaya ve doktorlar tarafından zehirlenerek öldürüldüğünü ifade eder. 

Bu bilgiyi de Dr. Yusuf Azizoğlu’na dayandırır. 


Savcı, “Yusuf Bey, Hıfzı Oğuz’un (Beketa) Mustafa Kemal’in ölümü ile ilgili samimi bir ortamda, İsmet İnönü, Kasım Gülek, Şükrü Kaya birlikte, yerli ve yabancı doktorları vasıtasıyla yavaş yavaş zehirlenerek öldürüldüğünü, bunun mason localarının yoğun çabaları ile yapıldığını” Dr. Yusuf Azizoğlu’na itiraf ettiğini yazar. 

Orman Bakanı Savcı’nın, “Değerli dostum…” diye başlayan mektubu şu şekildedir: “Yusuf Bey, Diyarbekir Milletvekili, aynı zamanda 27 Mayıs darbesinden sonra kurulan hükümette Sağlık Bakanlığı yapmış, saygı duyduğumuz bir büyüğümüzdür. 

Kendileri ile Diyarbekir Hazro’da yaptığımız bir sohbette, bakanlığı dönemi ve Mustafa Kemal ile ilgili çok ilgi çekici konuları anlattı. 

Sağlık Bakanlığı döneminde, bakanlıktan ayrılmak durumunda bırakılmasının ‘Birinci nedeni, DP milletvekillerinden idamla yargılanan Zeki Erataman, ikincisi de, Mustafa Kemal’ deyince çok şaşırarak, ‘Ama Atatürk ile nasıl bir alaka olabilir ki…’ dediğimde konuyu anlattı. 

Dönemin İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz Bekata, Zeki Erataman’ın hapisten kaçırılması ile kendisini suçlayarak istifa etmeye zorlamış. Yusuf Bey de, Hıfzı Oğuz’un Mustafa Kemal’in ölümü ile ilgili samimi bir ortamda daha önceleri itiraf ettiği olaya tanık olmuş ve bunu tehdit olarak kullanmış; fakat İsmet İnönü (başvekil) istifasını kabul etmiş ve yoğun biçimde ailesi ve iş hayatını tehdit eder hâle gelince geri çekilip, konuyu kapatmak zorunda bırakılmış. 

Yusuf Bey ne tezattır ki, ‘Bediüzzaman, Mustafa Kemal düşmanı’ diye mahkemelerde süründürülüp işkence yapılıyor. Bu cezayı verenler ve süründürenler de Mustafa Kemal’i zehirleyerek öldürülmesine katkı sunanlar… Bundan daha büyük tezat olabilir mi? 
Sabahattin demişti. Hayretler içerisinde dinledim.” demiştir. 

KAYNAK: Cemal Toptancı/Çözülme, Erguvan Yayınları- İstanbul, 2018 Syf: 133-136 
chp-001.png

SAĞLIK BAKANI 9-10-12-13-14 DÖNEM DİYARBEKİR MİLLETVEKİLİ 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum