Siyasette ittifaklar yapmak, seçimlere girme hakkını kazanmış ve her meşru siyasi parti için elbette ki yasal bir haktır. 

Ülkemizde özellikle sistem değişikliğinin zaruret haline getirdiği bu birliktelikte vatandaşın, bilgi sahibi olması ve kimin kiminle beraber olacağı cihetinde haberdar olması da yine en tabi hakkıdır. 

2018 Cumhurbaşkanlığı, Milletvekili Genel Seçimlerinde olduğu gibi, 2019 yılında yapılan Belediye Başkanlığı seçimlerinde ülke olarak bu yasal uygulamadan istifade eden partilerimizin seçimlere Cumhur ve Millet İttifakları olarak girdiklerine tanık olduk. Millet İttifakının bir kanadı olan HDP’nin destek verdiği CHP ve İyi Parti’ye geçen Pazar günü yaptıkları parti kongrelerinde seslenerek, bundan böyle sizinle yapacağımızı umduğunuz seçim ittifakları için artık seçmenlerimizin karşısına şeffaf olarak çıkıp ortak olduğumuzu söylemeliyiz demiştir. 

Aslında bu talep oldukça haklı ve yerinde bir taleptir. Gerek CHP gerekse İyi Parti mademki HDP ile ittifak kurmayı meşru görüyorlar o zaman bu ittifakı şeffaf bir şekilde ve seçmenleri önünde imza altına alarak yapmalılar. Oysa bu birlikteliklerini siyasi parti tarihlerindeki milletçe bilinen siyasetten kirli sicilleri nedeniyle örtülü yapmayı tercih ettiler. 

Aslında söz konusu ittifakı gizlemesi gereken parti HDP iken, bunu CHP’den direk olarak seslendirmesi ve istemesi de beraberinde tartışılması gereken ve gerçeklerin konuşulmasında zaruret hasıl eden bir durum olmuştur. 

Lafı fazla uzatmadan ne demek istediğimizi daha açık bir şekilde ifade etmek gerekiyor. HDP, siyasi arenamızda zaman zaman direk olarak Türküne ve Kürdüne açıkça terör örgütü PKK’nin siyasi kanadı olduğunu beyan etmiştir. Bu beyanla yetinmemiş pratiklerini de o şekilde icra ederek siyaset yaptığını göstermiştir. 

Peki terör örgütü PKK ve onun siyasi kanadını ortaya çıkaran sebep ne olmuştur da neredeyse elli yıla yakındır, bu ülkeye hem can, hem mal ve hem de ahlaki değer yargılarını tahrip etmesine vesile olduğu bu terör eylemleriyle ortaya çıkmıştır? İşte işin aslı ve can damarı buradadır. 

Evet terör örgütü PKK ve bugün CHP ile alenen nikah kıymak arzusunu gündeme getiren HDP’de bilmektedir ki, dökülen bunca kanın tek müsebbibi CHP’dir. Kısaca terör örgütü PKK’yi var eden CHP’nin kendisidir. 

CHP’nin tek parti döneminde bu ülkenin Müslüman Kürd halkına yaptığı katliamlar, sürgünler, asimilasyonlar ve yaşattığı zindanlardır terörü ve terör iltisaklı siyasi kanadını var eden. 

Kürdlere bu zulmü yaşatan CHP Kürdlerin kimliğini, gelenek ve göreneklerini, inançlarını ve ahlaki değer yargılarını tahrip ederek, onlara her türlü zulmü reva görerek günümüzde çektikleri acıların tek sebebi olmuştur. 

Bu konuda CHP’nin yaptığı zulmü birkaç örnekle günümüz genç nesline ve gerçek tarihlerinden oldukça uzak tutulan milletimize hatırlatmanın zamanı gelmiştir artık. Siyasi mahfillerde beklentileri olan makam beklentisi bulunan korkakların susmayı tercih edipte söylemediklerini burada not düşmenin zamanı geçmesin diyorum.

CHP’nin tek partili dönemde yaptıkları birkaç zulme bakalım şimdi.

24 Eylül 1925 günü Bakanlar kuruluna sunularak kabul edilen plan gereği yapılan uygulamalar, tek parti döneminin günümüze yansıyan en büyük sorunu olarak durmaktadır. 

27 maddeden oluşan bu planın ilk maddesi “şark” illerinde yürürlükte olan sıkıyönetimin programının uygulanması sona erene kadar devam edeceğini ifade ediyordu. Şark Islahat Plânının dayattığı asimilasyonlar için sadece kültürle ilgili bir şartını burada zikredelim. Bizatihi İsmet İnönü’nün zulüm tarihine not düşen şu sözleriyle cevap verelim.

Kıyafetin, şarkıların, oyunların, düğün ve toplum gelenek ve göreneklerinin de milliyet ve ırk hislerini daima uyanık tutan ve toplumları geçmişlerine bağlayan bağlar olduğu unutulmamalı; bundan dolayı lehçeyle birlikte bu gibi aykırı gelenekleri de fena ve zararlı görmek, o lehçeyi konuşan zümrelere mensup kişilerin ve ailelerin isim ve lakaplarını Türkçeleştirmek, nüfustaki kayıtlarını ve künyelerini fırsat düştükçe düzeltmek. 

Kürd, Boşnak, Çerkez, Laz, Âbaza, Gürcü, Türkmen, Tatar, Afşar, Pomak vs. lakaplar vermemek, bu adlarla anılan köylerin adlarını değiştirmek. Bir Üniversiteye bağlı derhal bir Türkoloji Enstitüsü kurularak kendini Kürd sananların menşelerinin Türk olduğunun ispat olunarak yayınlanması. 

Kendilerini Kürd sananların, menşelerinin Turani kavimlere dayandığı hakkında, çeşitli yönlerden arayışlar yapılmaya ve neticelerinin türlü neşir vasıtalarıyla yayılması. Bu vesileyle tek parti döneminin bütün zihniyetini tanıtan ve gazete manşetlerine geçen şu mesajlar dayatılan asimilasyon için birer belge olmuştur. 

Vazifemiz Türk vatanı içinde bulunanları behemehâl Türk yapmaktır. Türklere ve Türkçülüğe muhalefet edecek anasırı (unsurları) kesip atacağız. Vatana hizmet edeceklerde arayacağımız evsaf (nitelikler) her şeyden evvel o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır. 

Sadece Türk milleti bu ülkede etnik ya da ırki birtakım haklar isteyebilir. Başka hiçbir kişinin buna hakkı yoktur. Türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır. 

Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Sadece Van ili Erciş ilçesinin Zilan deresinde CHP iktidarının iki ay süren dere kenarındaki kurşuna dizme eyleminde, Rus arşivlerinde 53 bin, Kürd tarihçi Hasan Serdi’ye göre 40 bin ve ideolojik resmi tarihin kayıtlarına göre de, bebek-çocuk-yaşlı-kadın ve genç demeden kurşuna dizilen 15 bin Müslüman Kürd var.

CHP, yargısı firar eden bir idam hükümlüsü Kürdün yerine, Ankara’ya mahcup duruma düşmemek için, yoldan geçen bir Kürd hamalı idam eder.

CHP, yargısı yine 1925’te suçsuz bir Kürd gencini Türkçe bilmemesini gerekçe göstererek idamına karar verir.

Sadece birkaç tarihi söylem ve pratikten örnekler vererek CHP’nin neden sözde Kürd partisi HDP ile ittifakının aleniyete dökülmesini istememesinin asıl nedeni budur. HDP’ye gelince Kürdlerin gözlerinin içine baka baka katillerinizle birlikte ortaklığımızda ısrarlıyız demektedir.