Birbirimizi yersek ölü eti yemiş oluruz!
Evet…
Allah’ın(cc) helal ve meşru kıldığı yapmamız gereken çok işler varken birbirimizi yersek öte tarafta hem hesabını veremeyiz, hem de ölü yeti yemiş oluruz… Cemaatçilik, mezhepçilik, tarikatçılık, particilik, pürtücülük…
Hatta en fanatik hastalık “kavmiyetçilik.”
Allah Resulü(sav), halifeleri, sahabeleri…
Sultanlar, hakanlar, padişahlar bile hiçbir zaman kavimlerini veya mezhep ve meşreplerini öne çıkararak kendilerini ifade etmemişlerdir.
“Acem Arap Milleti” demediler.
“Türk Milleti” de demediler…
Bu yollar kapalı olduğundan, Osmanlı ile Selçuklu kavim adını yaklaştırmamışlardır. Şimdi bizler kavimcilikle yırtınıyoruz, sorsalar adımız da Müslüman. Müslümanlığı da kimselere bırakmayız.
…
Müslüman’ın demokratik anlayışı, birlik beraberlik ve de “şuradır.”
Tek millet gerekirse birçok devlet.
Şuraya katılmayıp da orada burada hizipçilik yapan guruplara İslam hareket etme imkânı tanımıyor. Hatta 1500 yıl öncesinin hilafet tartışmasını sürekli gündemde tutarak Müslümanlar arasında fitne çıkaranları Taksim meydanında bacaklarından asmak lazım. Haydar Baş, Mustafa Kemal Seyittir, hafızdır dediğinde rahmetli meşhur tarihçimiz Deli Kadir “Çuuuş..!” demişti…
Çuuş..! Diyeceğimiz daha niceleri var.
…
İlim cehaleti alır eşeklik baki kalır!
…
Saldırgan ülkücüymüş…
11. Abdülhamit’i devirmiş şimdi üçüncü Abdülhamit’i devirecekmiş.
Yeniden CIA destekli ittihatçılık.
Hızını alamamış…
Koca bir devleti yıkmış bunu da yıkacak.
…
1978’lerin savcısıyım…
Ankara’da meydana gelen sokak hareketlerinin çoğununun soruşturması altında imzam var. Gözlerimle gördüm, ellerimle tuttum…
Ülkeye komünist yönetim yerleşmesin diye canını ortaya koyan ülkücü gençleri hedef alanlar Kemalistlerin desteklediği karışık guruplardır.
Aslında tam bir CIA tezgâhı.
Tilkiye kaç taziye tut.
11. Abdülhamit’in yetiştirdiği liyakatli kadroların Çanakkale harbinde yok edildiğini, 5000 yetişmiş gencin de 1978 sokak çatışmalarında kaybedildiğini unutmayalım…
Birisinde ittihatçı çeteleri, diğerinde 12 Eylül darbesi geldi oturdu.
…
Şimdi siyasi sahaya bakıyoruz…
Nasıl bir saha ise, o günkü ülkücü ağabeylerin bir çoğu bu gün milliyetçilik, vatancılık adı altında Perinçek’in otağında eğleşiyorlar.
Bir kısmı da MHP’den koparak karşı cepheler oluşturdular.
Üçüncü Abdülhamit’i yıkacaklarmış.
…
Gel gelelim Milli Görüşücülere.
Rahmetli Erbakan hocanın başlatmış olduğu yerli hareket.
İktidar nimetleri çoğunun ayarını bozunca mücahitlikten müteahhitliğe yükselenler birbirlerinin otağına ok atan saflar oluşturdular.
Bir kısmı da terör destekli siyasi yapı ile iş tutuyor.
İşin aslı esası İslam olmayınca nerelerden neler çıkıyor.
Bu cenahın Milli Nizam ile MSP’de geçen zamanı Mekke devri,
Refah partinin iktidar sonrası Emeviler devridir diyebiliriz…
…
O halde!
Dava İslam’ın ta kendisi olmalıdır.
İslam’dan başka yol tutanların amelleri boşa çıkacaktır, buyuruyor yüce Allah(cc). Diğer yan unsurlar hem zaman kaybıdır hem de rejimin meşrulaştırılmasıdır, başka da bir işe yaramaz. Şurayı tamir et burayı tamir et derken laik rejimin bir numaralı savunucusu oluyoruz..
Akıllı Müslüman şu soruyu kendisine sorar:
Ülkede laik rejim hüküm sürerken İstanbul Sözleşmesi gibi münferit işler olsa ne olacak olmazsa ne olacak? Doğruyu yerine koyacağız ki sonuç doğru çıksın, eğriden doğru çıkmıyor. Bozuk mayadan her zaman bozuk imalat çıkar…
…
Şu ayeti birlikte okuyalım:
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bak bundan tiksindiniz!
Allah’a itaatsizlikten de sakının.
Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur.”
Canı çeken ölü etine buyursun.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.