Ankara'da Cem Evlerine yapılan saldırılar ve aklımda kalanlar!
1971 Muhtırası sonrasında Türkiye’de gelişen olaylar, sağ-sol ve Aleviler üzerinde yoğunlaşmasına yol açmıştır.
Bu konuda çok da teferruata girmeden, olayları sadece 1971 Askerî Muhtırası ile özdeşleştirmek ve 1980 faşist Kenan Evren ve arkadaşlarınca yapılan darbeye mesnet hazırlamak bağlamında oynanan bir oyun olduğunu hatırlatmakla iktifa edeceğiz.
Denilebilir ki, muhtıranın bütün bir amacı bu olaylara çanak tutmak için önceden hazırlanmış NATO’nun emrindeki bir vesayet tasarrufuydu.
Zira ilk olayda, 18 Nisan 1978’de, dönemin Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu’na yapılan suikastı gerekçe gösteren halk, iki gün kontrol dışı eylemlere başlar.
Siyasi partilerin, demokratik kitle örgütlerinin (CHP, TÖB-DER, TÜM-DER, Tütüncüler Derneği) merkez binalarıyla, Gayret, Görüş, Ekspres, Beydağı, Güneş gazetelerinin matbaa ve idarehaneleri, Tekel ve gazete bayileri yerle bir edilmiştir.
Bu süre içinde 8 kişi ölmüş, 20’si ağır olmak üzere 100 kişi yaralanmış, 100 işyeri ve konut tamamen olmak üzere, toplam 960 işyeri ve konut tahrip edilmiştir.
İkinci olay Sivas’ta 1-4 Eylül 1978’de baş göstermişti.
Sivas Ali Baba Mahallesi’nde başlayan Alevi vatandaşlara yönelik saldırılar, farklı bir şekilde Yeşilyurt Mahallesi’ndeki Sünni vatandaşlara yönelik gelişmişti.
Bu olaylar, Yeşilyurt Mahallesi Camii Onarma ve Güzelleştirme Derneği’ne de sirayet etmiş ve yağmalama hareketleri olmuştu. Ali Baba Mahallesi’nde olan ev ve işyerleri de tahrip ve yağma edilmişti.
Dört gün süren Sivas olayları, 10 ölü ve yüzlerce vatandaşımızın yaralanmasına neden olmuştur.
1978 Sivas olaylarının yargılamasını yapan Sıkıyönetim Komutanlığı Askerî 2nolu Mahkemesi’nin yapmış olduğu tespitlere göre; bazı güvenlik güçlerinin beyanında, Sivas’a dışarıdan toplulukların getirildiği belirtilmişti.
Üçüncü olay, 7 gün devam eden Maraş olaylarıdır.
Yakın tarihimizin utanç sayfalarından birine yazılan bu olay, 19-26 Aralık 1978 yılı içinde yaşanmıştır. Bu olaylar, can kaybı olarak 105 Alevi vatandaşımız o süreç içinde, 22 vatandaşımız ise idam edilerek, toplam 127 vatandaşımızın ölümüne sebep olmuştu.
7 kişi müebbet 321 kişi ise 1-24 yıl arasında ceza almışlardı.
Ve nihayet dördüncü olarak karşımızda Çorum olayları çıkıyor.
Çorum olaylarından önce ne büyük bir tesadüftür ki, ABD’nin Türkiye Büyükelçiliğinde görevli Robert Alexander Peck Çorum’a Vali ve CHP’li Belediye Başkanı Turhan Kılıçoğlu’yla görüşmeyi ihmal etmeden, Amasya ve Tokat’a geçiyor.
Ardından Çorum olayları başlıyor.
Nasıl ki yıllardır ABD’nin Adana konsoloslarının Güneydoğu’yu ziyaretlerinden sonra mutlaka bir olay, bir katliam, bir bombalama oluyorsa aynı senaryo hiç değişmiyor.
1978 yılı, Malatya başta olmak üzere gerek Sivas, gerek Maraş gerekse 1980 Mayıs-Temmuz ayları içinde olaylara sahne olmuş ve 57 vatandaşımızın ölümüne sebep olan Çorum olaylarının oluş nedenlerinin tamamıyla 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi’ne hazırlık zemini için yapıldığını zaten başlangıçta söylemiştik.
Bu konuda 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi’nden yargılanacak olan Kenan Evren’in, “1970’lerin ortalarında halk henüz bir askerî yönetim fikrine tam olarak hazır değildi. 1980 yılı sonbaharına kadar olayları izleyerek koşulların iyice olgunlaşmasını bekledik.” şeklindeki açıklamaları, darbe öncesi gerçekleştiren eylemleri temsil ediyor. *
ABD, Büyükelçileri konsolosları o yıllarda gittikleri Alevi yurttaşlarımızın yaşadıkları şehirlerde halktan ve ulaştıkları resmi kurumların yöneticilerinden birer gazeteci edasıyla özellikle Alevi vatandaşlarımızın nüfus yoğunluklarından, iştigal ettikleri mesleklerden, eğitim durumları ile Sünni yurttaşlarımızla aralarındaki sosyal ilişkileri soruyor ve not alıyorlardı.
Günümüzde ABD’nin vesayetindeki ordumuz olmadığı, en son teşebbüs ederek katliam yaptırdıkları, şerefli ordumuzun içinde yapılanan kendilerine bağlı kuklaların denediği, 15 Temmuz 2016 gecesini ABD’nin maslahatgüzarları bizden daha iyi biliyor.
Ancak geçen hafta içinde saldırganı yakalanan ve gözaltına alınarak sorgulanan, Ankara’da Çankaya ilçesinde bir, Mamak ilçesinde ise iki Cemevine yönelik yapmış olduğu provokatif eylemlerden önce ve sonrasında Alevi vatandaşlarımız üzerinde gündem oluşturan siyasi söylemlere de bakmakta yarar var diyorum.
İP’li Milletvekili’nin Kılıçdaroğlu Alevidir diyerek karşı çıkması
İlk sözlü sıkıntı CHP’nin ittifak ortağı olan, İyi Parti Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın, 8 Haziran 2022 günü Ankara Masası isimli YouTube kanalında yaptığı açıklamada; "İslam dininin bütün mezheplerinin, bütün inanlarını eşit görürüm. Çünkü dinim bana öyle davranmayı hitap eder. Çok güzel bir söz var, 'insan bilmediği şeyin düşmanıdır' derler. Şimdi, Aleviler bizim kardeşimizdir. Bin yıldır bu topraklarda alevi ve Kürtler ile beraber yaşarız. Aleviler bizim kardeşimizdir, (Kılıçdaroğlu'nun) alevi olması benim açımdan bir engel değil, çünkü ben tanıyorum, ilkelerini biliyorum. Ama Türk toplumu açısından, yani Sünni diyebileceğimiz daha Müslüman kesim tarafından bu bir endişedir. Bu bir oy verilmemesi gereken bir problemdir. Bu açıdan bakılabilir. Ama alevi olduğu için Kılıçdaroğlu'nun (aday) yapılmaması, bence bir engel değil.
Ama dediğim gibi, Türkiye'nin o gerçeklerini düşünüp, siyasette maksat kazanmaktır. Onun için ben de o konuya, Türkiye'deki genel objektif açısından baktığımda bir çekince görürüm. Farklı bir isimle çıkılır. Türkiye'nin yüzde 65'i yüzde 70'i muhafazakar profil çiziyorsa, ona hitap edebilen, o kesimin rahatlıkla oy verebileceği bir insan tipi. Genel başkanlarımız bu profile uygun bir aday seçecektir ve onu Türk milletinin önüne koyacaklardır, bundan hiç şüphem yok." diyerek aleni bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığına karşı çıkması.
Ekrem İmamoğlu’nun “Sünni bir ailenin çocuğuyum.” demesi
Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik ikinci bir sözlü gönderme ise, ittifak ortaklarından değil, bizzat adaylık için çalışmaları olduğu iddia edilen Ekrem İmamoğlu’nun, Fatih Altaylı ile geçen hafta içinde 25 Temmuz 2022 gecesi yapmış olduğu TekeTek programında;” "Sünni bir ailenin çocuğuyum" demesi ile mezhep üzerinden siyaset yapma girişiminin olduğu provokasyonlar için zaman bu zamandır denilecek kadar yapılan açık ve aleni beyanlar. Gazeteci Mahmut Övür’e göre Ekrem İmamoğlu mezhebi siyaseti sadece Türkmen Aleviler için yapmıyor. İmamoğlu burada Kürtlere de mesaj veriyor;"Kürt ve Şafii vatandaşlara hizmet etsin diye gassal aldım, diyorsun ki bu terörist. Bunun sorumlusu ben değilim. Dünyanın hiçbir adil ülkesinde bunu anlatamazsınız."
(Kürtler üzerinde yaptığı siyaseti ayrı bir yazımızda kaleme inşallah alacağız.)
Çok ilginçtir ki, hiç gündemde yokken birden bire yapılan bu iki konuşmanın ardından, Ankara’da hem de gerek ABD’nin gerekse muhtelif AB ülkelerinin maslahatgüzarlarının ziyaret ettikleri, muhalefet kanadındaki siyasi liderlerle görüşmeleri akabinde, Cemevlerine yönelik yapılan saldırılar ister istemez bana, Malatya, Sivas, Maraş ve Çorum provokatif olaylarını hatırlattı.
KAYNAK: Çözülme/Cemal Toptancı, Erguvan Yayınları, İstanbul-2018
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.